Meryem Teymur Yazdı: Kültür robotu mu, Şahsiyetli insan mı? - Meryem Teymur

Meryem Teymur Yazdı: Kültür robotu mu, Şahsiyetli insan mı?


İnsan hayatı boyunca farkında olarak ya da olmadan bir çok seçim yapar. Bu seçimler hayat biçimini oluşturur. Seçimlerimiz de bir takım yönlendirmelere tabii oluruz ve bu yönlendirmelerin ilki ailede başlar. Aile de ebeveyn, bireye doğduğu andan itibaren bir takım kalıplar biçer. Bu kalıplar kültür başlığı adı altında bireye sunulur. Giyeceği kıyafetin renginden seçeceği mesleğe kadar yaşam boyu kodlanır. Bunların dışına çıkmak imkansızdır. Birey var olan kodların dışına çıktığı anda sevilmez ve toplumdan dışlanır. Bireye farkında olmadan yüklemesi yapılan bu kodlar aslında robot kavramını çağrıştırmaktadır. Bir robot da kendisine yüklenen programların farkında değildir ve kendini yöneten programların ötesine geçip, o programları aşıp onların farkına varamaz.

Kültür robotu ise biraz daha farklıdır. Kültür robotu hayatını “el alem ne der, herkes laf eder, benden beklenen bu” gibi sözlere göre hayatını yönlendirir. Kendi özünden uzaklaşmış, benliği ve şahsiyet olma özelliği bastırılmış, kendi düşüncelerine göre değil programlandığı kültürün kalıplarına göre davranır.

Kültür geçmişten günümüze her bireyin katkılarıyla birikerek gelen ve yaşamını sürdüren, toplumda nasıl davranılması gerektiğini söyleyerek toplumu bir arada tutan bilgi birikimidir. Kültür, bir uygarlığın, topluluğun varlığı konusunda en önemli etkenlerden biridir. Tabi her kültürün toplum için önemli ve sağlıklı olduğu söylenemez. Bazı kültürler, topluma nefes aldırmaz, gelişmez, büyümez, günün şartlarına ayak uydurmaz, bilimsellikten uzak yanlış bilgi ve hurafelerle doludur.

Bu tip bir kültür topluma fayda sağlamaz aksine toplumu hasta eder. Günümüz şartlarını yakalayamamış ve bireylerin mutluluğunu engelleyen kültürlerin olduğu toplumlara ise 'hasta toplum' denir. Hasta toplumlar her türlü gelişimden uzak ve değişime kapalıdır.

 Kültürü bir akvaryumdaki suya benzettiğimizde içindeki balıklarda bireyler olur. Akvaryumdaki su kirliyse ve sağlıksızsa içindeki balıklar hastalanır. Hastalanan tek bir balığı sudan çıkarmak hiçbir anlam ifade etmez çünkü su, sağlıksız olduğu için bundan diğer balıklar da eninde sonunda etkilenecektir. Yani var olan kültüre uymayan bireyi toplumdan çıkarmak çok da faydalı olmayacak, kültürün derinlerine inip belki de gelişmeye doğru gitmek şahsiyetli insan olma özelliğini arttıracaktır. Kültür robotu, "Bu bizim geleneğimiz, biz bunu böyle gördük" gibi mantıktan uzak cümleler kurarak kalıplaşmış ve şartlandırılmıştır. Kendine has seçimleri, düşünceleri yoktur. Hayatını kendi istek ve seçimlerine göre değil, çevresinin ondan beklediği şekilde belirleyecek ve yön verecekşekilde yaşar. Kültür robotu insan için, toplumun onu nasıl gördüğü önemlidir. Kendi arzu, istek ve hedeflerinden ziyade ne yaparsa ya da nasıl davranırsa programına uygun şekilde yaşar ve etrafındakiler onu daha çok sever algısına göre geleceğini belirler. Bu da bizi kültür robotu gibi davranmanın avantajlarına getiriyor. Kültürün beklediği şekilde davranışlarda bulunmamız karşılığında toplumda daha fazla değer görerek, saygı duyularak ve takdir görerek ödüllendiriliriz.

Böylece doğru yolda olduğumuzu ve doğru şekilde hayatımızı idare ettiğimizi düşünürüz. Birey olma özgürlüğümüzden vazgeçeriz. Sağlıklı toplumlarda birey olma özgürlüğümüz elimizden alınmaz bunu sadece sağlıksız toplumlarda görürüz. Yanlış kalıplar pekiştirilir ve bunlar kalıcı hale gelir. Akıllı oğlum, hanım kız vs. Bazı isteklerimiz toplumla uyuşur ve bu uyuşmanın olması kültür robotu olduğumuz anlamına gelmez. Burada önemli olan verilen kararın ‘’İnsanlar benden böyle düşünmemi bekliyor, şu şekilde davranmamı istiyor ve böyle yapmam gerek’’ düşüncesine göre değil, düşünülmüş şekilde, kendi istek, kararlarımıza ve özgür irademize göre verilmesidir. Sonuç toplumun beklentileriyle uyuşsa bile… Şahsiyetli insan olup kendi değerlerimize göre davrandığımızda toplumdan dışlanabiliriz. Eğer toplumun beklenti ve isteklerine göre davranmazsak toplumun eleştirisine, dışlamasına ve psikolojik şiddetine maruz kalırız. Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun 'Yaban' adlı kitabında bunun açık örneğini gördüm. Köy halkı, yoksulluklarının ve cahilliklerinin asıl sebebi olan Salih Ağa'ya bağlıdır. O, ne derse ona inanırlardı. Salih Ağa'nın etkisiyle kimse Ahmet Celal'e yanaşmaz. Köylü onu "yaban" olarak nitelerdi. Bu dışlamanın tek sebebi köyde hakim olan kültüre ayak uydurmaması ve onlardan farklı, aydın kişilikli olmasıydı. Bu da kültürün kendi robotu olmayan insanlara saygı duymadığını gösterir. Gelenek göreneklerle yönetilen toplumlarda bu durum fiziksel şiddet ve cinayete kadar varmaktadır. Bu caydırıcı bedeller karşısında kimisi 'önümde aşım ağrısız başım' diyerek kültür robotu olmayı tercih etmiştir. Kültür robotu olmakta, şahsiyetli özgür bir bireyolmakta kişinin iradi seçimine kalmıştır. Kültür robotu olup toplumun beğenisini, sevgisini almak cazip gelebilir ama buradaki sevgi koşullu bir sevgidir. Asla öze ve kimliğe dayanan bir sevgi değildir. Kültür robotu insan her ne kadar dışarıdan sorunsuz bir yaşamı varmış gibi gözükse de ancak içerde durum böyle değildir. Kendi benliğinden uzak, çekirdeği ele geçirilmiş, huzursuz ve gergin bireylerdir. Hayatı kendi isteğine göre değil programlandığı şekilde yaşadığı için o hayat ona ait değildir ve bu da içten içe bireyi kemirmekte ve huzursuzluk yaratmaktadır.

Sonuç olarak; Kültür robotu olmakta, şahsiyetli insan olmakta kişinin kendi iradi seçimidir. Şahsiyetli, özgür bir birey olmak sorumluluk gerektirir. Başkalarının yaşamlarına, seçimlerine ve kararlarına saygı duymayı gerektirir. Bu bedellerin farkına vararak yola çıkmayı gerektirir. Toplum sizi cezalandırır ancak bir süre sonra konuşmadan ileriye gidemez ve tekrara düşer. Çünkü programlandığı şeyi yerine getirir. Burada kızmak yerine anlamak daha doğru olacaktır. Zor bir süreç olacaktır ama kendi değerinin farkında olan her birey bunun üstesinden gelebilecektir.

Yeterince çaba ve gayrette toplumun ironi bir şekilde takdir ettiğini göreceksiniz, bu belki bir anda değil ama yavaş yavaş olacaktır. Herkesin bizi sevmesini beklersek bu bir zorunluluk ve ihtiyaca dönüşür. Zorunluluğa dönüştüğü anda kültür robotu olma yoluna gireriz. İnsan boşluğa doğmaz topluma doğar. Kimse tamamen toplumdan bağımsız olamaz. İnsanın topluma, toplumun da bireye ihtiyacı vardır. Ancak birey olmamızı engelleyen, kendi değerimizi ikinci plana atan kalıp yargı ve isteklere göre yaşamak yerine, mutlu olduğumuz, iyi hissettiğimiz ve kendi kararlarımıza ait hayatı yaşamak da bir seçimdir. Şahsiyetli, özgür bir yola girmek içinse bu seçim yeterlidir.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI