CEHENNEMİN DİBİNE KADAR YOLLARI VAR! - Ahmet Arıtürk

CEHENNEMİN DİBİNE KADAR YOLLARI VAR!


Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çeşitli sebeplerle sıkıntı yaşadıkları için yurtdışına giden veya özel sektöre geçen hekimler için, “Gidiyorsa gitsinler” şeklindeki açıklaması gerçekten şaşırtıcı oldu. Bu söyleme (CEHENNEMİN DİBİNE KADAR YOLLARI VAR) anlamı da verilebilir. İnsan olarak kızdığımız durumlarda böyle çıkışlar yaptığımız olmuştur.

İşin gerçeği şu ki, TIP ADAMLARI kolay yetişmez. Bir doktorun, hele-hele Profesör titri almış bir uzman hekimin, bu ülkeye kaça mal olduğunu biliyor musunuz. Bir başka gerçek de şudur ki, doktorlar, zekâ düzeyi yüksek insanlar sınıfına dahildirler. Üniversite giriş sınavlarında en yüksek puanların genelde TIP FAKÜLTELERİ için uygulanmasının gerekçesi de budur.

Erdoğan’ın bu çıkışı karşısında Türk Tabipleri Birliği (TTB) Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut da: “Kenan Evren de, kasaba siyaseti yapanlar da buna benzer cümleler kurdu. Hatta bir adım öteye gidip, ‘ağaca bağlayın gitmesinler’ diyerek ve dolaylı olarak Sayın Cumhurbaşkanını  KASABA SİYASETÇİSİNE benzeten bir göndermede bulunmuş.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın doktorları devletin yetiştirdiğine dair söylemlerine de değinen Bulut, “Bu gençler yüzde 1’lik dilimlerde olan insanlar. Zeka seviyeleri yüksek çocuklar. Bu çocukları aileleri yetiştiriyor. Eğitim masraflarını da aileleri karşılıyor. Cumhurbaşkanı kendisi servet yapmayı biliyor. Milyarlarca doların üzerinde oturuyor, doktorları paragözlükle suçluyor. Yeni başlayan bir hekim 5 bin 500 TL maaş alıyor. Eskiden öğrenciler aynı evde kalırdı. Şimdi ise 3 asistan aynı evde kalıyor. Emekli hekimlerden bahsetmiyorum bile. Bu açıklama bizleri yaralıyor. Ancak 2023 seçimlerinde onlar gidecek biz kalacağız” ifadelerini kullanmış.

TTB Şiddet Çalışma Grubu üyesi Dr. Samet Mengüç ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendisinden beklenen ifadeleri kullandığını aktararak şöyle konuşmuş: “Cumhurbaşkanı kendisinin işine gelmeyen bir söylem içinde olan herkesi düşman görüyor ve öyle tavır takınıyor. Bir Cumhurbaşkanı böyle konuşmamalı. Hekimlerin sorunu varsa bu sorunları halletmeye çalışmalı. Bu açıklamalar bizi üzüyor. Bilim insanını, hekimlik anlayışını önemsemeyen bir davranış şekli. Bir Cumhurbaşkanının özellikle pandemi sürecinde hekimlere yönelik bir dili asla tasvip edilemez. Cumhurbaşkanı bunu bilerek yapıyor. Polemikten, ötekileştirmeden beslenen bir insan. Hekimler adına çok üzücü bir durum."

İşin gerçeği şu ki, Dünya çapında ünlü doktorlarımız var. Örnek olarak Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar’ı verebiliriz. Hemşerimiz olması dolayısıyla övündüğümüz Prof. Dr. Başar Cander, (Yüzyılın Sinir Cerrahı) unvanıyla tanınan Prof. Dr. Gazi Yaşargil, (Dünyanın Yaşayan En Yaratıcı Çocuk Cerrahı) olarak kabul edilen Prof. Dr. Münci Kalayoğlu, Dünyada ilk tam yüz naklini gerçekleştiren Prof. Dr. Ömer Özkan, Beyin hücrelerinin ölümünü engelleyen tedavi metodunu geliştiren Prof. Dr. Murat Digiçaylıoğlu, Tıp otoriteleri tarafından (Dahi Türk) unvanıyla tanımlanan Prof. Dr. Murat Günel, ALS tedavisinde bir devrim yaratan Prof. Dr. Hande Özdinler, tıp literatürüne (ALTIN NEŞTER) olarak giren Prof. Dr. Tayfun Aybek ve daha kimler, kimler…

Gerçekten de tıp adamları kolay yetişmiyor. Biz onlara gereken değeri vermezsek, hakları olan değeri verenlere gitmek durumunda kalabilirler. Hem, Tıp adamı, günübirlik değiştirilebilen bakanlara da benzemezler. Bir maliye bakanı gider, yerine gelecek on maliye bakanı bulunur. Ama, bilge sınıfındaki tıp adamlarından biri giderse, onun yeri asla doldurulamaz. (Gitsinler, yenileri gelir) demekle olmaz. Bu iş, bakan değiştirme işine benzemez…

Ancak, bu konuda TARİKATÇI CEMAATLERİN BİR ÖNERİSİ OLABİLİR. DOKTORLAR GİTSİN, YERLERİNE BİZİM MUSKACI HOCALARI ATAYINIZ, DİYEBİLİRLER…

(KAHRAMAN ORDUYA) DESTANININ MİLLİ MARŞ OLARAK KABULÜ VE MEHMET AKİF ERSOY’U ANMA GÜNÜ

Yıl içinde 12 MART GÜNLERİ Mehmet Akif (Ersoy) tarafından yazılan ve orijinal adı (KAHRAMAN ORDUYA) olan destanın, 1921 yılında Meclis-i Mebusan (TBMM) tarafından (MİLLİ MARŞ = İSTİKLÂL MARŞI) olarak kabul edildiği gündür. Yine bugün Türk Milletinin bir kadirşinaslığı olarak aynı zamanda (Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü) olarak kutlanır. “At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır” şeklinde bir atalar sözümüz vardır. Bazı insanlar, kısa hayat dilimi içinde, uzun yaşamanın sırrını keşfederler, asırlar boyu yaşarlar. Maddeten ölmüş gibi olsalar bile, manen yaşarlar ve yaşayanlardan daha çok aramızda olurlar. Başta kitap sahibi Peygamberler, çağlar değiştiren padişahlar, büyük buluşlara imza atan mucitler eserleri elden ele, dilden dile dolaşan şairler, yazarlar bu cümledendirler.

Ayasofya’yı, Sultan Ahmed’i, Süleymaniye Camiini, Eyfel Kulesini, Keiopas Piramidini, Zeus Heykelini, İskenderiye Fenerini, Artemis Tapınağını ve benzeri muazzam eserleri yapanlar, yaşayan milyarlarca insandan daha çok yaşamıyorlar mı! Asırlar öncesinden, fâni dünyadan göç etmiş olmalarına karşılık eserleri halâ hayranlıkla izlenen ressamlar, heykeltıraşlar, mühendisler, mimarlar yaşayanlardan, daha çok aramızda ve yaşamımızda değiller mi, daha çok bilinmiyorlar mı, daha çok tanınmıyorlar mı!

İşte, Mehmet Âkif de (ERSOY) bu ölümsüzlerden biridir. Dünya çapında olmasa bile, Türkiye için ölümsüz isimler arasında yer almıştır. Başta (SAFAHAT) olmak üzere, kitap haline getirilmiş hutbeleri, makaleleri, Kur’an’dan ayetlerden ve hâdislerden oluşan eserleri bulunmaktadır. Mehmet Akif’in, başka hiçbir eseri olmazsa bile sadece  (İSTİKLÂL MARŞI)mızı yazmış olması bile, ülkemiz açısından ölümsüzler safında yer almasına  yeterli olacaktı. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti var oldukça İSTİKLÂL MARŞI okunacak ve onun varlığı, Mehmet Akif’in yaşamasının kaynağı olmaya devam edecektir.

İstiklâl Savaşları bütün şiddetiyle devam ederken, o zamanın maarif vekâleti (milli eğitim bakanlığı) tarafından “İstiklâl Marşı” yazılması istenmiş ve bunun için 500 lira ödül verileceği ilân edilmişti. 500 lira deyip geçmeyin. O zaman, bir sarı altın liranın değeri 1 liraya muadildi. Yani, verilecek ödül günümüz şartlarında 500 cumhuriyet altınına eşit demektir.

Müsabakaya yurdun dört bir yanından 500’den fazla şiir gönderilmiş, ancak, gönderilen marşların hiç biri İSTİKLÂL MARŞI olmaya lâyık görülmemiştir. Mehmet Akif, ödüllü olması sebebiyle yarışmaya katılmamıştı. Böyle bir marşın ancak Mehmet Akif tarafından yazılabileceğine inanan zamanın Maarif Vekili Hamdullah Suphi, Mehmet Akif’e bir mektup yazarak bu konuda göreve davet etmiştir. Önemi dolayısıyla Hamdullah Suphi’nin, Mehmet Akife yazdığı mektubu okuyucularımızın dikkatlerine sunuyoruz:

“Pek aziz ve muhterem efendim,

İstiklâl marşı için açılan müsabakaya iştirak buyurmamaklarındaki sebebin izâlesi için pek çok tedbirler vardır Zât-i üstadânelerinin matlûb şiiri vücûda getirmeleri maksadın husûli için son çâre olarak kalmıştır. Asl endişenizin icâbettiği ne varsa hepsini yaparız. Memleketi bu müessir telkin ve tehiç vâsıtalarından mahrum bırakmamanızı rica ve bu vesile ile en derin hürmet ve muhabbeti arz ve tekrar eylerim.” 

Hamdullah Suphi’nin bu mektubu üzerine Mehmet Akif, ödül almamak şartıyla şiir yazmayı kabul etmiş ve “KAHRAMAN ORDUYA” başlığı altında yazdığı 10 kıtadan müteşekkil destanı İSTİKLÂL MARŞI  olarak değerlendirmek üzere göndermiştir. Maarif Vekâletince değerlendirilerek beğenilen Marş, daha önce gönderilmiş olan 500 kadar marş arasından seçilen 7 marşla birlikte Meclis-i Mebusana gönderilmiş, Mehmet Akif’in şiiri bizzat Maarif Nazırı (Milli Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi tarafından meclis-i mebusanda okunmuştur.

İşte, 12 Mart 1921 tarihinde Meclis-i Mebusan’da okunarak alkışlarla ve oy birliğiyle (İSTİKLÂL MARŞI) olarak kabul edilen bu MARŞ, Mehmed Akif’i Türkiye açısından ölümsüzler sınıfına dahil etmiştir. Bu demektir ki, Türkiye Cumhuriyeti yaşadıkça, İSTİKLÂL MARŞI okunacak ve İstiklâl Marşı okunmağa devam ettikçe, Mehmet Âkif de aramızda yaşamağa devam edecektir.

Mehmet Akif Ersoy için “Türk değil, Arnavut’tu!” söylemlerinin ayyuka çıktığı günümüzde velev ki Arnavut bile olsa milli hislerle böylesine dolu bir Şair, dili, dini, mezhebi ne olursa olsan, 83 milyon insanımıza rehber olmalıdır.

İstiklâl Marşı’mızın, Meclis-i Mebusan’da kabul edilişinin yıldönümünde, büyük milletimize bu anlamlı Marşı armağan eden Mehmet Âkif’in aziz ruhunu şâd ediyor, kendisine YÜCE ALLAH’TAN RAHMETLER DİLİYORUZ ve yine O’nun duasıyla (ALLAH BU MİLLETE BİR DAHA İSTİKLÂL MARŞI YAZDIRMASIN) diyerek yazımızı noktalıyoruz.

Âmin…

TAŞLAMA

(CEHENNEMİN DİBİNE

KADAR YOLLARI VARDIR)

ŞİFA DAĞITAN DOKTOR

DEĞİL MUSKACILARDIR(!)

BİR MUSKAYLA ÖLÜYÜ

BİLE DİRİLTİRİZ BİZ

DOKTORLAR HEM BEYNAMAZ

VE DAHİ HEM ABDESTSİZ

BİZİM MUSKACILARIN

AĞIZLARI DUALI

ŞİFA DAĞITAN ONLAR

BOŞVERİN DOKTORLARI

PROFESÖR DOKTORMUŞ

BİR HALT DAÇIKMAZ ONDAN

EN ŞİFALI MUSKALAR

TARİKAT ERBABINDAN

YAZIYI PAYLAŞ!