ATATÜRK KARŞITLARI! - Ahmet Arıtürk

ATATÜRK KARŞITLARI!


Bütün hâl ve hareketleriyle, icraatlarıyla ATATÜRK KARŞITI oldukları kesin olan birileri, ATATÜRK’ÜN KURDUĞU CUMHURİYETİN NİMETLERİNİ PAYLAŞIYORLAR. Onlara sormak gerekir. Acaba, ATATÜRK Cumhuriyeti kurmasaydı, bugün işgal ettiğiniz makamlarda olabilecek miydiniz!

ATATÜRK, DİNSİZ! Onlar dindar öyle mi! Vatan topraklarını gayri Müslimlerin işgalden kurtarmakla Atatürk’ün İslam dinine yaptığı hizmetin sadakası bile, onların dindarlığından kat-kat üstündür. Atatürk’ün yaptığı, İslam dinini yobazlardan, din tüccarlarından arındırmaktı. Çünkü İslam dinine en büyük zararı hep Müslüman geçinen yobaz takımı vermiştir. Gerçek ve aydın Müslümanlara en büyük değeri veren de Atatürk’ün kendisidir. 

Milletin zayıf noktasını bulmuşlar. Biliyorlar ki, bu Millet İslam Dinine gerçekten sevdalı bir millettir. Bu zaafını kullanarak, kendilerini dindar, hasımlarını dinsiz empoze ederek milleti kandırıyorlar. Sanki bin yılı aşkın bir zamandan beri bu millet İslam Dinini yaşamıyordu da, onların sayesinde İslam dinini öğrendi ve yaşamağa başladı. Sormak gerekir, madem sizden önce İslamiyet yoktu, zat-ı alileriniz nasıl oldu da böylesine mücahit derecesinde Müslümanlar olabildiniz!

Atatürk döneminde yaşanan İslamiyet, bugün yaşanan İslamiyet’ten kat, kat iyiydi. Çünkü Atatürk döneminin dindarları sadece ve sadece ALLAH İÇİN dini görevlerini yaparlardı. Bir mevkie, bir makama gelmek için değil! İş yeniden yobazlığa dönünce, günahları boyunlarına artık abdestsiz namaz kılanların bile olduğu söyleniyor! Cemaatten olduğu imajını vermek için tesettüre bürünen bayanlar mı istersiniz, aynı sebeple, bayanlarını tesettüre zorlayan erkekler mi! Birilerine şirin görünmek için sakal bırakanları mı ararsınız, cami dernekleri kuranları mı! Her çeşit yobaz var artık!

Atatürk döneminde:

“ALLAH NAMINA VER,

ALLAH NAMINA AL,

ALLAH NAMINA BAŞLA

ALLAH NAMINA İŞLE”

Denilirdi. Şimdi kural değişti artık:

“CEMAAT NAMINA VER,

CEMAAT NAMINA AL,

CEMAAT NAMINA BAŞLA,

CEMAAT NAMINA İŞLE”

Denilmeğe başlandı. Söyleyin şimdi, ATATÜRK DÖNEMİNDEKİ DİNDARLARDAN MI, BUGÜNÜN YOBAZLARINDAN MI OLACAĞIZ! KARARI SİZ VERİN!

BABASININ OĞLU

Ankara Gazi üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana bilimdalı bölümünde Doçent olarak görev yapan  hemşerimiz Murat ARIKAN’IN Profesör ünvanı almasıyla ilgili haberler beni gerçekten duygulandırdı. Profesörlüğe terfi eden Hemşerimiz Sayın Murat Arıkan’ın kendisini tanımam, ancak, Babası merhum ve mağfur Dr. Vehip Arıkan’ı yakından tanırım. İyilik meleği bir doktor olduğunun yakın tanıklarındanım. Geçmiş yıllarda, merhum ve mağfur hemşerimiz Dr. Vehip Arıkan ile ilgili anılarımı dile getiren yazılarım vardır. Örnek olması açısından bir 14 Mart Tıp Bayramı vesilesiyle “14 MART TIP BAYRAMINDA OP. DR. VEHİP ARIKAN’I ANMAMAK OLMAZ” başlığı altındaki makalemde aynen şunları yazmışım:

14 Mart TIP BAYRAMI kutlamaları çerçevesinde istedik ki, bu günkü yazımızda  Siirtlilerin gönüllerinde taht kurmuş bir TIP KAHRAMANI olan hemşerimiz OPERATÖR DR. MERHUM VEHİP ARIKAN’I rahmet ve minnetle analım, anılmasına, hatırlanmasına vesile olalım. İnanıyorum ki, Op. Dr. Vehip Arıkan’ı tanıyanlar, böyle anlamlı bir günde böylesine güzide bir tıp adamının anılmasının ne kadar haklı olduğunu kabul edeceklerdir.

Merhum Op. Dr. Vehip Arıkan’ın Şehrimizde doktorluk yaptığı yıllarda, İl genelinde doktor sayısı bir eldeki parmak sayısı kadar azdı. Bu bakımdan, doktorlara çok yoğun bir akın olurdu. Dr. Vehip Arıkan sadece sağlık ocağında değil, günün 24 saatinde mesaide sayılırdı. Çünkü gecenin her saatinde evinin kapısını çalarak hastalarına götürenler hep olmuştur. Yani, çalışmalarında mesai mefhumu tanımazdı. Hayatında hiçbir hastasından para da almamıştır. Hatta fakir hastaların ilaçlarını kendi parasıyla karşıladığı çok olmuştur.

Hemşerimiz, Merhum Op. Dr. VEHİP ARIKAN’ın güzellikleri, elbette öyle bir makaleye sığdırılamaz. O’nu anlatmak için KİTAP BİLE YAZILABİLİR.

Merhum Op. Dr. Vehip Arıkan’ın, gerdek gecesi bile çağrıldığı hastaya gittiği bir gerçektir. Buna tanıklık edenler vardır. Yeri gelmişken, Merhum Op. Dr. Vehip Arıkan’la ilgili bir anımı anlatarak bu güzel insanın aziz ruhunu şadedeyim.

Yakın akrabam olan Merhum Sait Sabuncu, KANSER denilen menhus illete müptelâ olmuştu. Muayene ve Tedavisi için ben ve eniştesi Molla Muhyeddin O’nu Ankara’ya götürmüştük. Ankara’ya gidince, yardımcı olabilecek ilk isim olarak aklımıza gelen elbette Hemşerimiz Op. Dr. VEHİP ARIKAN’DI. Siirt’ten ihtisas için ayrıldıktan sonra Merhum Doktor Hemşerimiz Ankara Yüksek İhtisas Hastanesinde görev yapıyordu. Bunu bildiğimiz için, biz de Ankara Yüksek İhtisas Hastanesine gittik. Bizleri karşısında görünce, hemşerileri olmamız açısından öyle bir mutluluk duydu ki. Tabii, bu sevincini, hastamızın durumunu görmesi yese çevirdi. Önce, kendisi muayene etti. Sonra bize:

-Bu hastalık, onokoloji konusunu ilgilendirir. En iyisi, hastayı ONKOLOJİ HASTANESİNE GÖTÜRMEK ORADA MUAYENE VE TEDAVİ ETTİRMEK OLACAK dedi ve ilâve etti:

-Oranın Başhekimi benim Hocam. Beraber gideriz. Gereken her şeyi yapacaktır, merak etmeyin.

Sonra, üzerindeki beyaz doktor önlüğünü çıkardı. Kendi taksisiyle ONKOLOJİ HASTANESİNE GÖTÜRDÜ. Başhekim dediği, Prof. bir bayandı. Merhum Hemşerimiz, Hocası Bayan Profesöre saygılarını sunduktan sonra:

-Bunlar, Siirt’ten gelmişler, çok samimi aile dostlarımız diye takdim etti. Hastanın durumu konusunda bilgi verdi. Prof. Dr. Hanım da gerçekten büyük ilgi gösterdi. 4-5 meslektaşıyla birlikte muayene ve tetkiklerde bulundu. Hastamızı yatırdı. Hastanede kaldığımız süre içinde Merhum Op. Dr. Vehip Arıkan mutlaka, ama mutlaka her gün gelip hastamızı sordu. Muayene ve tedavisini gerçekleştiren uzman hekimlerden, hastalığın seyri hakkında bilgi aldı, bizleri bilgilendirdi ve sonunda gerçeği söyledi:

-Hasta, artık ümitsiz vaka. Bence, daha emri Hak vaki olmadan Siirt’e götürün. Maalesef, Yapılacak bir şey yok. Tıbbın aciz kaldığı bir noktadayız.

Bunun üzerine, Siirt’e geri dönme kararı aldık. Merhum Hemşerimiz Op. Dr. Vehip Arıkan döndüğümüzde de bizi yolcu etmekten üşenmedi. Galiba, dönüşümüzün ikinci veya üçüncü günü, emri Hak vaki oldu. Sait Sabuncu hakkın rahmetine kavuştu.

Ama hemşerileri olarak Merhum Op. Dr. Vehip Arıkan’dan gördüğümüz yakın ilgi ve alâkayı ömrümüz boyunca unutamayacağız. 14 MAYIS TIP BAYRAMINDA böyle bir yazıyı yazmak ve gerçekten de Merhum Hemşerimiz Op. Dr. Vehip ARIKAN’ın, Siirt ve Siirtliler için (ÖLÜMSÜZLER) sınıfında olduğunu anımsatmaktan dolayı gerçekten mutluyum.

Ruhu şadolsun…

VE SİİRT İLE İLGİLİ ANEKDOTLAR KİTABIMIZDAN BİR ALINTI:

ÇORABININ TEKİYLE HASTAYA GİDEN DOKTOR

Siirt’te hizmet verdiği yıllarda, “İYİLİK MELEĞİ” olarak anılan Hemşerimiz Merhum Dr. Vehip Arıkan’la ilgili bir anıyı nakledelim. Belki diğer doktorlara da örnek olur. Anıyı yaşayan hemşerimiz anlatıyor: 

-Hasta olan bir yakınımın ziyaretine gitmiştim. Gece geç saatlerde durumu ağırlaşan hastaya bakması için Dr. Vehip Arıkan’ın arkasına gidildi. Doktor, az sonra hastanın başucundaydı. Dikkat ettim,  ayaklarının birinde çorap vardı. Biri çorapsızdı. Öyle acele etmişti ki, bu telâş içinde, çorabının tekini giymeyi bile unutmuştu.

İşte, Siirt’imizin unutulmaması gereken böyle güzel insanları hep olmuştur. Rahmet ve minnetle anıyoruz.

*

Duyuyoruz ki, Merhum Op. Dr. Vehip Arıkan’ın Tıp alanında Profesörlüğe terfi eden oğlu Prof. Dr. Sayın Murat Arıkan da BABASININ OĞLU bir tavır sergilemekte, sadece hemşerilerine değil, bütün hastalarına şefkatle kucak açmaktadır. “Böyle Babanın, böyle evladı olur” diyerek bu vesileyle Op.Dr. Merhum Vehip ARIKAN’I bir kere daha  rahmetle anarken, Profesörlüğe terfi eden sevgili oğlu, Kıymetli Hemşerimiz MURAT ARIKAN’ı da tebrik ederek, başarılarının devamını diliyoruz…

TAŞLAMA

TÜRKİYE’Yİ ATATÜRK

KURMUŞ VAR MI BİR ŞÜPHE

MAKAMINDAN AÇILMIŞ

İLKELERİNE CEPHE

CUMHURİYETİ KURAN

ATATÜRK’TÜR ATATÜRK

ATATÜRK’E MİNNETTAR

OLMALI ELBET HER TÜRK

EN ÇOK MİNNET DUYMASI

GEREKENLER NE HİKMET

ATATÜRK’Ü ISRARLA

ETMEK İSTEMEKTE RET

OTURULAN MAKAMLAR

ATATÜRK’ÜN ESERİ

HALA BİLMEK İSTEMEZ

KİMİ AHMAK, SERSERİ

YAZIYI PAYLAŞ!