İLHAN KESİCİ: “2021 BUHRAN YILI OLACAK!” - Ahmet Arıtürk

İLHAN KESİCİ: “2021 BUHRAN YILI OLACAK!”


Fox Tv’de sabah saat 09:30’da İsmail Küçükkaya’nın, program konuğu CHP İstanbul Milletvekili İlhan Kesici’ydi. İlhan Kesici 1991’de Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı olduğu zaman Siirt’e gelmiş ve Valilik makamında bir basın toplantısı düzenlemişti. İşin doğrusunu söylemek gerekirse, ta o günlerden bende birikimli, tecrübeli bir devlet adamı intibaı uyandırmıştı. Bu bakımdan, hemen-hemen yer aldığı televizyon programlarını mümkün mertebe izlerim. Fox Tv’de İsmail Küççükkaya’nın konuğu olacağını duyunca da, diğer işlerimi bir yana bırakarak programı dikkatlice izlemeyi yeğledim. Gerçekten de diğer işlerimi ertelemem pahasına dinlememe değdi.

Ben, bir ekonomist değilim. Ekonomik konuları rakamlarla irdeleyecek bir kapasitem de yoktur. Türkiye’nin ekonomik durumunu normal bir vatandaş olarak fileyi elime alıp çarşıya, pazara çıktığımda satın alma gücüme göre yorumlarım. İhtiyaçlarımı giderebiliyorsam, ekonomi bana göre iyi demektir, ihtiyaçlarımı sağlayamıyorsam, ekonominin bozuk olduğu kanaatine varırım. Yıllardan beri bu böyledir ve kendi yaşam şartlarımın giderek kötüye gitmesinden anlıyorum ki, Türkiye’nin ekonomisi rayından çıkmıştır. Bu gerçeklere işaret ettikten sonra, işi rakamlara boğmadan İsmail Küçükkaya’nın programına birikimli, deneyimli, bir ekonomist kimliğiyle katılan İlhan Kesici’nin konuşmalarından edindiğim kanaatlerimi bu günkü yorumumda özet geçmek istedim.

Sayın İlhan Kesici, Türkiye için karamsar bir tablo çizdi. 2021 yılının EKONOMİK AÇIDAN BİR BUHRAN YILI OLACAĞINA VURGU YAPTI.

Sayın Kesici’nin anlatımıyla, Merkez Bankası döviz rezervleri açısından Cumhuriyet tarihi boyunca düşürülmediği bir duruma düşürülmüştür. Merkez Bankasının kasasında ihtiyat akçesi tabir edilebilecek döviz bulunması şöyle dursun, tam 47 milyar dolar borçlu durumdadır. Yine Sayın Kesici’nin tabiriyle bir ailenin nasıl ani ihtiyaçlar için yastığının altında az-çok bir birikimi olması gerekiyorsa, bir Devletin de ani ihtiyaçlar için belli bir stokunun olması gerekir. Yani, buna halkın deyimiyle KEFEN PARASI denilmektedir. Türkiye’nin artık kefen parası bile yoktur. Kefen parası olması şöyle dursun, 47 milyar dolar borcu vardır.

2021 yılının ekonomik açıdan BUHRAN YILI OLACAĞININ bir göstergesi de Koronavirüs Pandemisinin yarattığı ve yaratmağa devam edeceği ekonomik sorunlardır. Devlet gibi, vatandaşlar da birikimlerini eritmiş ve çoğu iş yerleri sermayelerini sıfırlamışlardır. Bu durum, 2021 yılına da sirayet edecektir. Birçok iş yerleri kepenk indirirken, bunun sonucu olarak 2021 yılında da yüzbinlerce insanlarımız işlerini kaybetmeğe devam edeceklerdir. Kısacası, 2021 yılı ekonomik açıdan, gerçekten çok buhranlı bir yıl olacaktır. Biz yine de YÜCE ALLAH’TAN AZİZ MİLLETİMİZİ RAHMETİYLE KUŞATMASINI DİLEMEK DURUMLUNDAYIZ.

Gelelim, programda dile getirilen önemli diğer bir konuya. Program yapımcısı İsmail Küçükkaya’nın, İlhan Kesici’ye yönettiği önemli bir soruyu da ezcümle şu şekilde özetleyebiliriz.

-AKP iktidarı, kendisinden önceki yıllarda Türkiye’de hiçbir hizmet yapılmamış havası içinde. Sanki daha önce hiç yol, köprü, havaalanı yapılmamış, bütün hizmetler kendi zamanında yapılmış havasında. Buna ne dersiniz?

Sayın Kesici bu soruya çok gerçekçi bir cevap verdi. Tabii, onun söylediklerini kelime-kelime zihnime kazıyabilmiş değilim ama, ezcümle söylediklerini şöyle özetleyebilirim:

-AKP’nin tek başına iktidar olma süresi neredeyse 20 yılı doldurdu. 20 yıl iktidarda kalan bir parti hiç hizmet üretmemiş dersek elbette bu gerçeğe de mantığa da aykırıdır. Ancak, hizmet süresiyle mukayese edersek, Türkiye’de ATATÜRK döneminden sonra iktidara İsmet İnönü gelmiştir. Şimdi, bir gerçeği vurgulamakta yarar var. İnönü’nün iktidarı döneminde ikinci dünya savaşı meydana gelmiştir. Yani, bütün dünya büyük bir cendere içindedir. Böyle bir ortamda, yatırımlar gerçekleştirmek elbette ki çok sınırlı olacaktır. Ancak İnönü büyük dehasıyla Türkiye’yi savaşa sokmamak başarısını göstermiştir. Kendi ifadesiyle savaşın etkileri sonucu insanlarımızı aç ve yoksul bırakmıştır ama çocuklarını yetim bırakmamıştır. Bu başarıyı göstermiş olması kâfidir.

Gelelim, diğer iktidarlara. 1950-1960’lı yıllar Demokrat Parti dönemidir. Yani, Merhum Adnan Menderes’in iktidar olduğu yıllardır. Bu on yıllık süre zarfında ülkeye birçok yatırımlar kazandırılmıştır. Demirel’den sonra 5 yıl süreyle Merhum Süleyman Demirel’in iktidarı vardır. Yine 5 yıl süreyle Turgut Özal’ın iktidarı önemli kilometre taşlarıdır. Diğer hükümetler kısa süreli olmuştur. Yani, hizmet edebilme şansları haliyle sınırlı olmuştur. Biz Menderes’in, Demirel’in ve Özal’ın iktidar sürelerini toplarsak, 20 yıl olur. Yani, AKP’nin iktidarda olduğu süre kadardır. Şimdi, mukayeseyi şöyle yapmak gerekir. Menderes, Demirel ve Özal’ın 20 yıllık hizmet sürelerinde meydana getirdikleri eserleri toplayın. AKP’nin 20 yıllık iktidarında gerçekleştirdiği hizmetlerle mukayese edin. O zaman görülecektir ki, AKP 20 yıllık iktidar süresi zarfında Menderes’in, Demirel’in ve Özal’ın gerçekleştirdikleri hizmetlerle mukayese edilebilecek hizmetler üretememiştir, bunların çok gerisinde kalmıştır.

Açıklamalarında AKP iktidarını iki bölümde mütalaa eden Kesici’ye göre, bunun ilk bölümü 2003-2008 yılları arasındaki süredir. Bu dönemde Cumhurbaşkanı olarak Ahmet Nejdet Sezer vardır. AKP’nin her istediğini noter gibi imzalamaktan imtina etmiştir. 2008’den sonra Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasıyla, Cumhurbaşkanlığı makamı AKP’nin her yasasını tasdik eden bir noterliğe dönüşmüştür, Devlet makamlarında liyakat ve tecrübenin yerini partililer ve yandaşlar almıştır. Dolayısıyla asıl bozulma da 2008 yılından itibaren başlamış, anayasa değişikliğiyle Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmesinden sonra da, kuvvetler ayrılığı ilkesi tamamen yok edilmiş, bütün güç tek elde toplanmıştır. Bugün, Türkiye’nin içine düştüğü bütün sıkıntıların kaynağı da bu sistemden kaynaklanmaktadır.

Evet, Fox Tv’de, İsmail Küçükkaya’nın program konuğu olan İlhan Kesici’nin anlatmak istedikleri bize göre bunlardı. Şunu açıkça belirteyim ki, benim bu yazdıklarım, direkt ifadeler değildir. İfadelerden edindiğim sonuçtur.

Sürç-i lisan ettiysek affola…

ANEKDOT

Geçmiş yıllarda, oğlunu Medreseye tahsile veren bir Siirtli, bir müddet sonra medreseye giderek hocayla görüşmüş ve oğlunun durumunu sormuş. Hoca da, medresede okutulan kitaplardan yola çıkarak:

-Senin oğlan filan kitaba kadar gelmiş! diyerek bir kitap adı vermiş. Hoca’nın verdiği cevaptan pek bir şey anlamayan Baba yine sormuş:

-Hocam, ben cahil adamım, okumuşluğum yok. Sen bana kitap adı vereceğine şunu söyle. Diyelim ki, oğlumun icazet alması için alınması gereken yol Siirt’ten, İstanbul’a kadardır. Şimdi, benim oğlum, yolun neresinde?

Hoca, bu mantık karşısında gülümseyerek cevap vermiş:

-Senin oğlun daha yeni Kurtalan’a vardı!

YAZIYI PAYLAŞ!