Ahmet Arıtürk Yazdı: FİRAVUNLAR VEYA GÜNÜMÜZ TANIMIYLA DİKTATÖRLER!!! - Ahmet Arıtürk

Ahmet Arıtürk Yazdı: FİRAVUNLAR VEYA GÜNÜMÜZ TANIMIYLA DİKTATÖRLER!!!


Firavun ve diktatör kelimeleri mana itibarıyla birbirlerine yakın deyimlerdir. Millattan önceki dönemlerde yaşayan Firavunların yerlerini günümüzde DİKTATÖRLER almışlardır. Firavun deyimi eski Mısır Krallarının unvanlarıdır. Firavunların tanrısal bir güce sahip olduklarına inanılırdı. Diktatörler ise sadece bir devlete mensup değillerdir. Zaman içinde birçok devletlerde FİRAVUN TİPİ DİKTATÖRLER TÜREMİŞTİR. Ortak özellikleri otoriter, baskıcı, zalim (astığım astık, kestiğim kestik) olmalarıdır.

Mısırlılar, Firavunların tanrısal bir güce sahip olduklarına inanırlardı. Bu bir gerçektir ki, günümüzde de, diktatörlerin tanrısal bir güce sahip olduklarına inanan ahmaklar vardır. Halklar, toplumlar, diktatörlerini, kendileri yaratırlar. Halk sevgide, saygıda ipin ucunu kaçırdı mı, kendi diktatörünü yaratmış demektir!

Firavunlar gibi diktatörler de adaleti, iç ve dış siyaseti sağlamak işinin kendilerine ait olduğunu vehmederler. Kendilerini üstün akıl kabul ederken, halklarına da TEBAA gözüyle bakarlar. Halkın aşırı sevgisini istismar ederek, güçlerine boyun eğmeyenlerin boyunlarını vurdururlar. Firavunların zindanları varsa, diktatörlerin de cezaevleri vardır! Kendilerine karşı baş kaldıranları cezaevlerine atarlar!
Diktatörlerin, Kuran-ı Kerim’de vasıfları belirtilen firavunlara paralel bir tavır içinde olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Kur’an-ı Kerim, çok sayıda ayet-i kerimede FİRAVUN deyimini sıklıkla vurgulanarak, aslında günümüz DİKTATÖRLERİNİN vasıflarına işaret edilmektedir. Tarihte her milletin bazı dönüm noktaları vardır. Bu dönüm noktası olaylardan bazıları, yaşanıldığı dönemde çok büyük olaylar gibi gözükmese de yıllar sonra sonuçlarına bakıldığında tarih açısından değeri net şekilde görülür.

Bu yanılgı en çok diktatörlerin yönetiminde görülür. Bu güne kadar hiçbir diktatör kendisine “Ben diktatörüm” dememiştir. Tam aksine tüm diktatörler, diktatör olduklarını reddederler. Onlara göre kendileri halkın sevdiği kişilerdir ve hiçbir diktatör, yönetimi ele geçirdiğinde “Ben darbe yaptım” diye açıklamamıştır. Çünkü diktatörlük rejimi açıkça ilan edilmez. Yaşanarak öğrenilir. Öğrendikçe nasıl bir çukurun içine düştüğünüzü anlarsınız. Ancak iş işten çoktan geçmiş olur. Diktatörlük rejimleri, insan haklarının askıya alındığı, hukukun değil bir kişinin keyfi yönetiminin olduğu rejimlerdir.

Bir diktatörün ülkesinde hukuk değil diktatörün kuralları geçerlidir ve bu kuralların hepsi diktatörü halka karşı koruyan kanunlardır. Yani her diktatör, halkın kendisini çok sevdiğini iddia etse de gerçekte halkın bir gün uyanıp kendisine karşı ayaklanmasından korkar. Bu nedenle halkın gerçekleri göreceği gün gelmeden önce kendilerini olası bir halk isyanından korumak için halkı sindirebildikleri kadar sindirmeye çalışırlar. Baskıyla, şiddetle, korkuyla halk üzerinde tahakküm kurarak iktidarlarını sağlamlaştırmaya çalışırlar. Bu nedenle tüm diktatörleri yaratan halkın korkaklığıdır. Diktatörlük konusunda toplumun yanlış bir algısı vardır. Bu yanlış algının bir nedeni cehalet, diğer nedeni ise diktatörlüğün doğru şekilde anlaşılmaması için yaratılan yanlış algıdır. Bir kişinin iktidara geliş yöntemi onun diktatör ya da demokrat olduğunun kriteri değildir. Halk üzerinde sürekli diktatörlük, askeri darbeyle eş tutulmaktadır. Bu doğru bir kıyaslama değildir. Darbe ya da seçim ikisi de iktidara gelme durumudur. Diktatörlük ise bir eylemdir. Diktatörlük, baskıdır, korkudur, devletin 3 ana organı olan, yasama, yürütme ve yargının tek kişinin eline geçmesidir.
Eğer bir lider, iktidara geldikten sonra hukukun dışına çıkıp bu icraatları gerçekleştiriyorsa onun iktidara hangi yolla geldiğinin önemi yoktur. İsterse % 70 oyla iktidara gelmiş bile olsa iktidarı boyunca baskı, şiddet, korku uygulamışsa, devletin tüm gücünü eline geçirmişse o lider bir diktatördür. Bunu tartışmak bile cahilliktir, komedidir. Diktatörler konusunda en büyük yanılgılarımızdan biri de halkın diktatörlerden nefret ettiği algısıdır.

Evet, bu algı bir açıdan değerlendirildiğinde halkın bir kesiminin diktatörlerden nefret ettiği doğrudur. Çünkü bu insanlar, diktatörün zulmünü yaşayan insanlardır. Nefret etmelerinden daha doğal bir şey olamaz. Eksik olan ise halkın bir kesiminin diktatörlere taptığıdır. Abartmıyorum. Halkın bir kesimi diktatörlere tapar. Ona kutsallık atfeder. Bunun nedeni ise tüm diktatörlerin kurtarıcı karizması olmasıdır.
Hiçbir diktatör ben sıradan bir liderim demez. Kendisini milletinin kurtarıcı olduğunu söyler. Halka da kendisini kurtarıcı olarak kabul ettirir. Yarattığı sahte kurtarıcı karizması onu ulaşılmaz yapar. Bu ulaşılmazlık sayesinde hiçbir demokrat liderin sahip olamayacağı halk sevgisine sahip olur. Tarihte hiçbir demokratik liderin yolunda ölünmez. Onun için her şey göze alınmaz. Uğrunda ölünen liderler her zaman diktatörler olmuştur.
Bu sapkın toplum psikolojisi, diktatörün şahsının devlet ile bütünleşmesine neden olur. Zaman içinde diktatörden nefret edenler bile devlete bağlılığın, diktatöre bağlılık olduğunu kanıksar. Devletin diktatörün şahsında vücut bulduğunu, o olmazsa devletin yıkılacağına kendisini inandırır.

Eric Fromm bu psikolojiyi Nazileri örnek göstererek şöyle açıklamaktadır: “Öyle gözüküyor ki ortalama bir insan için hiçbir şey, daha büyük bir grupla özdeşleşmemiş olma duygusuna katlanmaktan daha zor değildir. Alman vatandaşlarının ne kadarı Nazizm ilkelerine karşı olursa olsun, eğer yalnız kalma ve Almanya’ya ait olma duygusu arasında bir seçim yapmak zorunda kalırlarsa, insanların çoğu sonuncuyu seçecektir. Birçok durumda, Nazi olmayan insanların bile Nazizmi yabancıların eleştirilerine karşı savundukları gözlenebilir, çünkü Nazilere yönelik bir saldırıyı Almanya’ya yönelik bir saldırı gibi hisseder¬ler. Yalıtım korkusu ve ahlak ilkelerinin göreceli zayıflığı, bir parti, devletin gücünü bir kez ele geçirdikten sonra o partinin halkın büyük bir kesiminin bağlılığını kazanmasına yardım eder.”
Devletin varlığının diktatörün şahsıyla bütünleşmesi bir kez kanıksandığı zaman o halk için felaketin başlangıcıdır. Diktatöre muhalif olanlar bile, eğer ülkenin başındaki diktatör olmazsa devletin yıkılacağına kendisini inandırırsa ve yabancılara karşı diktatörüne sahip çıkmaya başlarsa o milletin uyanması için toplumsal felaketten başka bir yol yoktur. Ne kadar güçlü olursa olsun, isterse halk önünde secde etsin tüm diktatörler, milletine felaket yaşatarak yıkılırlar. Bu yıkım devlet ve millet için çok şiddetli olsa da eğer ders çıkarılırsa demokratik bir rejimin sağlam temeller üstüne oturtulmasına da neden olabilir.

İşte bu yüzden her millet, günün birinde bir diktatör tarafından yönetilmek istemiyorsa cesur olmalı ve kendisini yönetecek olan yöneticileri aklını kullanarak seçmelidir. Bu da ancak aydınlanmış bir toplumla mümkündür. Aydınlanmasını gerçekleştirmeyen milletlerde sandık sadece bir tiyatrodur ve bu tiyatro sahnesinde her zaman halkı kandıran demagoglar başrolde oynar. Bir gün ise bu demagogların içinden bir diktatör çıkması kaçınılmazdır.

Gelin bir de Kur’an-ı Kerimin ışığında firavunların (diktatörlerin) tanımlarına bir bakalım:

*Firavun ve kavminin yapmakta oldukları ve yükselttiklerini (köşklerini, saraylarını) da yerle bir ettik.

*Firavun, gerçekten yeryüzünde büyüklenen bir zorba ve gerçekten ölçüyü taşıranlardandı.

*Onlar Firavun'un emrine uymuşlardı. Oysa Firavun'un emri doğruya-götürücü (irşad edici) değildi.

*"Firavun'a git, çünkü o azmış bulunuyor."

*Gerçek şu ki, Firavun yeryüzünde (Mısır'da) büyüklenmiş ve oranın halkını birtakım fırkalara ayırıp bölmüştü; onlardan bir bölümünü güçten düşürüyor, erkek çocuklarını boğazlayıp kadınlarını diri bırakıyordu. Çünkü o, bozgunculardandı.

*Firavun dedi ki: "Ey önde gelenler, sizin için benden başka ilah olduğunu bilmiyorum. Ey Haman, çamurun üstünde bir ateş yak da, bana yüksekçe bir kule inşa et, belki Musa'nın ilahına çıkarım çünkü gerçekten ben onu yalancılardan (biri) sanıyorum."

*O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve gerçekten Bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

*Karun'u, Firavun'u ve Haman'ı da (yıkıma uğrattık).

*Firavun'dan. Çünkü, o, ölçüyü taşıran bir mütekebbirdi.

*
Millattan önceki Firavunlarla, günümüz diktdatörlerinin benzerlikleri ortada değil mi! Zalim Firavunlara da, diktatörlere de lahet olsun!

TAŞLAMALAR

GEÇMİŞLERDE FİRAVUN,
GÜNÜMÜZDE DİKTATÖR
DENEN ZORBALAR VARDI
BUNLARDAN KURTULMAK ZOR

APTAL İNSANLAR VARKEN
VARLIKLARI SÜRECEK
AHMAK İNSANLAR YİNE
DİKTATÖR ÜRETECEK

DİKTATÖRLER VAR İSE
SEBEP AHMAK İNSANLAR
APTAL İNSANLAR VARKEN
VARLOCAK HEP BUNLAR

TOPLUM NASIL KURTULSUN
DİKTATÖRLERDEN SÖYLE
CEMİYETTE SÜRÜYLE
APTALLAR VARKEN BÖYLE

YAZIYI PAYLAŞ!