128 MİLYAR DOLARDAKİ VURGUNUN BÜYÜKLÜĞÜ - Ahmet Arıtürk

128 MİLYAR DOLARDAKİ VURGUNUN BÜYÜKLÜĞÜ


Muhalefet tarafından dillendirilen kayıp 128 milyar dolar var ya! Elbette, para kaybolmuş değil, Merkez Bankası tarafından birilerine satılmıştır, bunun böyle olduğu söyleniyor. İddialar odur ki, 128 milyar dolar, 6 TL üzerinden el değiştirmiş. Dolar bugün 13 TL’ye yükselmiş bulunmaktadır. Her 1 TL artış, doları satın almış olanlar açısından 128 milyar Türk Lirası kazanç demektir. 128 milyar dolar, gerçekten de 6 TL kur üzerinden satıldıysa, alanlar açısından dolar başına 7 TL kar demektir. Yani Merkez Bankasından doları 6 TL’ye satın alanlar toplamda 128x7= 896 milyar TL kar etmişlerdir.

Kısa günün kârı diye, buna denilse gerek…

YÜKSEK ENFLASYON, BANA YARAYACAK GİBİ!

Yüksek enflasyon, ülke geneli düşünüldüğünde elbette bütün vatandaşların zararınadır. Enflasyon demek, dolaylı vergi demektir. Haberiniz olmadan, cebinize el uzatılmış, enflasyon oranında paranızın değeri düşmüştür.
Ancak, yüksek enflasyon vatandaşların belki binde biri oranında az bir kısmına yararı olabilir. Türk Lirası cinsinden borçlu olanlar gibi.

Ben kendimden örnek vereyim. Bankalara kredi borcum var. Sağ kalırsam, Ocak ayında emekli maaşımda enflasyon oranında bir artış olacak, ya! Bu durumda, kredi borcumu daha rahat ödeyebileceğim, demektir.
Peki, ya döviz bazında borçlu olanların düşürüldükleri durumu düşünebiliyor musunuz!

SİİRT’E (BEYAZ KENT) DENİLMESİNİN SEBEBİ CAS YAPILAR VE BİNA USTALARI!

Bu yazımızda geçmiş yıllarda Siirt evlerinin ana yapı malzemesi olan “CAS” konusunda nostalji yapmağa çalışacağız. Bir zamanlar Şehrimize “BEYAZ KENT” denilmesinin sebebi, Siirt’e özgü bir yapı malzemesi olan CAS’TIR. Çünkü, eski Siirt evlerinin ana yapı malzemesi olan CAS, pudra kadar bembeyazdı. Dolayısıyla, onunla yapılan inşaatlar da bembeyaz olurlardı.

CAS, yöremizde bol miktarda bulunan alçı taşlarının yakılarak öğütülmesinden elde edilirdi. Bizim tanık olduğumuz zaman diliminde biri SÜTÜT, biri de Botan yolu üzerinde cas üretilen iki ayrı yer vardı. Cas üretilen yerlerin adına EVETİN denilirdi. Bu deyim, ETUN kelimesinin çoğulu olarak kullanılırdı. (YAKILAN VE ÖVÜTÜLEN YER) anlamına gelirdi. Stüt mevkiinde olan evetinler HACI MUHYİDDİN adlı şahsa aitti. Botan Yolu üzerinde CAS ÜRETİMİ YAPILAN evetinlerin sahibinin lâkabı ise ABDE ETTUTE’YDİ.

Evetinlerde hazırlanan caslar, sipariş üzerine merkepler sırtında ve çuvallar içinde inşaat mahallerine taşınırdı. Her cas imalatçının, nakliye işinde kullandığı asgari 15-20 merkebi vardı. Kimi merkepler, kiralık olarak tutulurdu. Hatta, sahipleriyle anlaşılarak, taşımacılık görevinin hayvan sahiplerine verildiği olurdu. Yani, hayvan sahibi cas nakliyesi işinde çalışır (çuvalallara cas doldurarak, inşaata götürüp boşaltmak) bunun için ücret alır, hem de hayvanın kirası, günlüğüne eklenirdi. Bu durumda, bir merkebi olan, iş sahibi olmak imkânını bulurdu.
Cas nakliyesi yapanların elleri, yüzleri, elbiseleri cas tozuyla bembeyazdı. Üzerlerinde yük taşınan merkeplerin de durumları aynıydı. Semerleri dahi bembeyaz olurdu.

Yine, son dönem cas işlerinde çalışan ve bu işi meslek edinenlerden aklımızda kalan bazı isimleri sıralayalım. Istet Halil, Istet Heyder, Istet Abdalla, Ibrahim Hıle, Istet Ata, Istet Yusef, Istet Vadalla bizim gördüğümüz ve cas inşatlarında çalıştıklarına şahit olduğumuz ustalardı. Hepsi de Rahmet-i Rahmana kavuşmuş bulunuyorlar. Zaten (ISTET) kelimesi (ÜSTAT) kelimesinden türetilmiştir.

Cas inşatları bir ekip işiydi. Ustadan sonra gelen kişiye PEŞKAR DENİLİRDİ. Peşkar, usta yardımcısı demekti. Ustanın olmadığı hallerde, ustalıkla ilgili işleri de o yapardı. Geleceğin ustası sayılırdı. Casın harç yapılması, CEBBEL adı verilen işçilerin işiydi. Önlerine koydukları KIS’A denilen leğenimsi bir tahta içine cas koyar, kullanılacak yere göre dozajını ayarlayarak su döker, harç haline getirirlerdi. Her ekipte asgari 2 CEBBEL olurdu.
Usta ile cebeller arasında cas taşıyan işçilere ise FE’EL (ÇOĞUNLUĞU IF’UL” denilirdi. Harç haline getirilen cebelden, ustaya kadar, elden ele avuçlarla (KEF) ustaya ulaştırılırdı. Usta, kullanacağı cas harcının kıvamını belirtmek için zaman-zaman (CİP KEF ŞEDİT=SUYU AZ HARÇ VER) derdi. Cebbel de ona cevaben (CELOK KEMEL HEDİT=DEMİR GİBİ HARÇ GÖNDERİYORUM) diye cevap verirdi. Veya Usta (CİP KEF LEYYEN=İNCE BİR HARÇ GÖNDER) derse, cevap olarak (CELOK KEMEL HIBEL=MÜREKKEP KADAR YUMUŞAK GÖNDERİYORUZ) diye cevap verilirdi.
Cas inşaatlarda çalışanlar, işi adeta ZİKRULLAHA dönüştüren nakaratları da dillerinden düşürmezlerdi. Onlar için (ÇALIŞTIKLARI SÜRECE, AYNI ZAMANDA, ZİKİR YAPIYORLARDI) demek bile mümkün. (YA ALLAH! NEVEL EBİ, NEVEL!) nakaratlarını dillerinden düşürmezlerdi. Yani, BEYAZ KENTİ İNŞA EDENLERİN YÜREKLERİ, GÖNÜLLERİ DE KİRDEN UZAK, BEMBEYAZDI…

Yapılacak inşaatlar için çizilmiş bir proje de yoktu. İnşaat sahibi, ustaya mesela “üç odası, bir mutfağı bulunan bir ev istiyorum” derdi. Gerisini ustaya bırakırdı. Usta, kendi kafasında canlandırdığı şekilde inşaatı gerçekleştirirdi.
İnşaatın tamamlanacağı günün son anlarında, inşaat sahibinin varsa küçük oğlu çağırılır, “elini buraya koy” denilerek, bileğinin üzerine harç dökülürdü. Bu durum genelde KIDE denilen Kubbenin son halkasında gerçekleştirilirdi. Sonra, ev sahibine haber salınarak “inşaat bitti. Çocuğun elini harçtan çıkarmamız için HEDİYEMİZİ gönderin” denilirdi. İnşaat sahibi hediyeyi gönderir, çocuğun eli de harçtan çıkarılırdı. Gönderilen hediye genelde bir kutu şeker, ustanın hanımı için entari olarak dikilecek bir kumaş ve ekibe bahşiş olarak dağıtılacak bir miktar para olurdu. Buna, Siirtçe tabiriyle PERRUVE denilirdi.

Evet, bu yazımızda Siirt’e BEYAZ KENT denilmesinin sebebi olan CAS konusunu bir nostaji olarak gelecek nesillere aktaralım.

TAŞLAMALAR
YÜZYİRMİSEKİZ MİLYAR
DOLARI SATIN ALAN
BİR TRİLYON KÂRETİ
HESAP ORTADA İNAN

KISA GÜNÜN KÂRI BU
NE GÜZEL ALIŞ-VERİŞ
DOLARIN YÜKSELMESİ
PEK TESADÜF DEĞİLMİŞ

BİRİLERİ BİLEREK
YÜKSELTTİLER DOLARI
KİMLER SATIN ALDILAR
SÖYLEYİN DOLARLARI

YÜZYİRMİSEKİZ MİLYAR
VURGÜN BÜYÜK MÜ BÜYÜK
VATANDAŞIN SIRTINA
BİNDİRİLMİŞTİR BU YÜK

YAZIYI PAYLAŞ!