Meryem Teymur Yazdı: Yaşamın ana unsuru yok mu oluyor?

TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME:

İnsan için olduğu kadar diğer canlılar, ekosistemler, yaşam alanlarının var olma ve varlığını devam ettirme açısından değeri tartışılamaz olan su, tarihin her döneminde canlıları kendisine çekmiştir. Artan nüfus, hızlı şehirleşme, iklim değişikliği, tekrarlanan kuraklıklar, tarım faaliyetlerinin genişlemesi ve sanayi devrimi ile birlikte suya olan ihtiyaç tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar artmıştır. Küresel ısınmanın beraberinde getirdiği çevresel sorunlar, sürekli artan nüfus ve değişen alışkanlıklarımız hatta günümüz temel problemi olan pandemiden dolayı hijyene ve temizliğe olan önemin artması bu kaynakları baskı ile tehdit altına almıştır.

Ülkemizin bulunduğu bölge genellikle su fakiri ülkelerden oluşmaktadır. Özellikle Ortadoğu coğrafyasında yer alan ülkelerin tatlı su kaynakları konusunda maruz kaldığı tehlike ciddi boyuttadır. Söylenenlere göre Türkiye'de su kıtlığının yaşanmaması için 25-30 sene gibi bir zaman vardır. Bu durumu tersine çevirmek için suyun mevcutken korunmasına dair tüm Türkiye'yi inandırmak gerekiyor. Su zengini olmayan Türkiye'nin kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı sonraki yıllarda daha da düşecektir. Tüik'e göre Türkiye'de kişi başına düşen günlük su miktarı 224 litre iken sonraki yıllarda bu rakamın gittikçe düşeceği görülmektedir. Bu hesaplama yapılırken su kaynaklarının tahrip edilmediği, büyüme hızı ve mevcut tüketim alışkanlıklarının değişmediği varsayılarak yapılmıştır. Bu nedenle gelecek kuşaklara ihtiyaçlarını karşılayabileceği su kaynağının bırakılması için akılcı ve hakkaniyetli kullanılması gerekir. Son haftalarda Türkiye'nin dört bir yanından gelen haberler yapay ve doğal birçok göldeki su seviyesinin azaldığını göstermektedir. Örneğin İstanbul'daki Ömerli Barajı, Büyükçekmece Barajı vs.

Yağışlar azalmış ve Türkiye kuraklıkla karşı karşıyadır. Her sene karlı, yağmurlu gördüğümüz şu günler artık gördüğümüz bildiğimiz gibi değildir. MGM(Meteoroloji Genel Müdürlüğü) ' nin son kuraklık haritalarında sorunun büyüklüğü ortada. Son 3 ayı baz aldığımızda Karadeniz'den Marmara'ya, iç Anadolu'dan Doğu Anadolu'ya kadar olağanüstü kuraklıkların yaşandığı görülmektedir. Bu kuraklığın derinine indiğimizde sebebinin iklim değişikliği olup olmadığı aklımızı kurcalar. Bu soruyu Prof. Dr. Miktat Kadıoğlu'na sorduğumuzda şöyle bir cevapla karşılaştık: 'Yapılan birçok yanlış varken bunların görmezden gelindiği ve iklim değişikliğinin 'günah keçisi' seçildiğini söylemektedir. İstanbul gibi küçük bir alana büyük bir nüfusun toplanması su arz ve talep dengesini bozmuştur. Yağışlar normalleşse de nüfusun ve sanayinin fazla olduğu bu il her zaman da su kıtlığıyla iç içe olacaktır.

Biz şu anda meteorolojik kuraklığın içerisindeyiz. Yağış olmadığı dönemlerde bir süre kuraklığın içerisine gireriz fakat bunu evlerimizde hissetmeyiz. Musluklardan hala su akar ancak dışarıda yağışın, olmadığı sıcaklığın fazla olduğunu hissederiz. Bu meteorolojik kuraklıktır ve yağışlar başlayınca biter. Meteorolojik kuraklık uzun sürerse 2 ay, 3 ay ya da daha fazla devam ederse o zaman biz bir hidrolojik kuraklığın içine girmiş oluruz. Bunu evlerimizden akan sulara kadar hissederiz. Hidrolojik kuraklık beraberinde topraktaki nemide götürür ve biz bunun üçüncü aşamasında tarımsal kuraklığın hissederiz, biyoçeşitlilikte azalma görürüz. Artık bazı ürünlere belki de erişemez oluruz ve hayvancılıkta da bunun etkisini fazlasıyla hissetmiş oluruz. Son olarak da artık sosyoekonomik kuraklık vardır. Ekonomik ve sosyal olarak tüm yapıyı yeniden dizayn etmek zorunda kalabiliriz. Türkiye Ziraat Odası birliğine göre sorunun sürmesi bir gıda krizini tetikleyebilir. Buradan kuraklığı önlemek için alınan önlemlere bakalım;

*Tarım ve Orman bakanlığı yaklaşık bir ay önce bir eylem planı açıklamış ve bu plana göre 2023'e kadar;

- 150 yeraltı barajı yapılacak.

- 83 milyonun su tasarrufuna önem verilecek.

- Belediyelerin su ile ilgili kayıp-kaçak oranlarının düşürülmesi sağlanacak.

- Farklı sulama yöntemleri ile tarım ve hayvancılıkta da tasarrufa gidilecek.

Bu planın açıklandığı maddelerin seyrine baktığımızda tasarruf çağrılarının arttığını görmekteyiz. Örneğin;

*Ekrem İmamoğlu 'yağışlar mevsim normallerinin altında seyrediyor. Bu yüzden İstanbul'da suyumuzu özenli kullanmak zorundayız. Evde uygulayacağımız basit çözümlerle ciddi su tasarrufu sağlayabiliriz.

*Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı çağrıya baktığımızda ise şöyle demiştir: 'Hep birlikte su tasarrufunu önem vermemiz gerekiyor.'

Hepimiz diş fırçalarken, tıraş olurken, yüzümüzü yıkarken, duş alırken 'suyu açık bıraksam ne olur ki' gibi düşünebiliriz. Ama bir diş fırçalamada 4 litre, 20 dakika da alınan bir duşta en az 20-25 litre su harcanmaktadır. Hepimiz 'benim yaptığım tasarruftan ne olur ki' diye düşünüyoruz Fakat dünya bunu böyle almıyor. Total de çok büyük rakamlara denk gelmektedir. Öncelikli olarak evde bunun önlemini almamız gerekir. Fakat evde alınan önlemler yeterli değildir evde harcanan suyla endüstride harcanan su arasında kıyaslanamayacak kadar büyük farklar vardır. Örneğin tek bir tişörtün üretiminde, bir fincan kahvenin yapımında tonlarca su harcanmaktadır.

Sonuç olarak iklim değişikliğinin bu problemi daha da şiddetlendireceğini görerek daha farklı, şimdiye kadar yaptıklarımızdan farklı çözümler üretmeliyiz. Yeni bir solukla, yeni bir anlayışla bu konuya yaklaşmamız gerekiyor. Şu anda görüyoruz ki pandemide hiçbir bilimsel anlamı olmadığı halde insanlar yolları, asfaltları yıkıyor.

Su yönetimi yerel yönetim yok, kuraklığın seyrini izlemiyoruz, su bütçemiz yok, kuraklıkla mücadele planlarımız yok, kentleri planlarken kendi kapasitesini düşünmüyoruz ve bütün bu yapılanlardan sonra da tüm ihaleyi iklim değişikliğine yüklüyoruz. Böyle bir şey ne yazık ki yok. Sorunlardan kaçmamalı, üzerine gitmeliyiz. Yolun başında değiliz ama yolun sonunda da değiliz neyseki. Ancak bu kuraklıktan kurtulabilmemiz için hızlıca adım atmalıyız.

SON 5 YAZISI

GELENEKSELLİĞİN KADIN ÜZERİNDEKİ ETKİSİ

22 Mayıs 2023 10:20

OKU

GİRDİĞİ HER SEKTÖRÜN PİRİ GÜLSÜM AYDEMİR YENİ BİR SEKTÖRDE

08 Mart 2023 17:24

OKU

ÇAĞIN FELAKETİ: DEPREM 

16 Şubat 2023 11:21

OKU

BİLİNÇSİZLİĞİN GETİRİSİ: İŞSİZLİK

25 Ocak 2023 11:38

OKU

İNSAN HAKLARI VE DEMOKRASİ 

14 Aralık 2022 12:11

OKU