AĞIZ SAĞLIĞI VE BESLENME - Mine Çetiner

AĞIZ SAĞLIĞI VE BESLENME


Bireylerin önemli derecede ağrı ve acı çekmelerine sebep olan, yemek yeme şekil ve alışkanlıklarını, konuşmalarını ve yaşam kalitelerini değiştirerek genel sağlığını etkileyen en önemli sebeplerden biri ağız sağlıdır. Bununla birlikte ağız sağlığını korumada beslenmede en az ağız hijyeni kadar önemlidir. Ağız sağlığının bozulması ile birlikte beslenme alışkanlıkları bozulabilir aynı mantıkla beslenme alışkanlıkları kötü bireylerde de ağız sağlığı kötü etkilenebilir. Dünya Sağlık Örgütü ağız sağlığının geliştirilmesinde, ağız ve diş sağlığı sorunlarının önlenmesinde beslenmenin önemi üzerine vurgu yapmaktadır. Diyet ve beslenme ağız sağlığını birçok yönden etkileyebilir. Beslenme, kraniyofasiyal gelişimi, ağız kanserini, ağızla ilişkili enfeksiyon hastalıklarını etkileyebilmektedir.

Diş ve diş etlerinin sağlıklı olması yani ağız sağlığının korunması bireyin sadece fizyolojisini değil, psikolojisini ve yaşam kalitesini de içine alan genel sağlığının korunmasında ve sürdürülmesinde son derece önemlidir. Ağız sağlığı ve beslenme, sinerjik çok yönlü bir ilişkiye sahiptir. Ağız; bulaşıcı hastalıkların giriş ve çıkış noktası olduğu gibi oral göstergesi olan akut, kronik ve son dönem sistemik hastalıklarda yeme kabiliyetini, beslenmeyi ve beslenme durumunu değiştirebilmektedir. Diğer yönden de beslenme ve diyet ise ağız boşluğunun gelişimini, bütünlüğünü ve ağız hastalıklarının ilerleme durumunu etkileyebilmektedir. Sağlıksız diyet, tütün kullanımı ve aşırı alkol tüketimi ağız hastalıkları için başlıca risk faktörleri arasında yer almaktadır. Bunlar, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar, kanser, kronik solunum yolu hastalıkları ve diyabet gibi kronik hastalıklara yol açan başlıca risk faktörleridir. Ayrıca yapılan araştırmalar diş çürüklerinin çocuklar açısından önemli bir sağlık sorunu olan  çocukluk çağı obezitesiyle de ilişkili olduğunu göstermektedir. Diş çürüğü her yaş grubu bireyde yaygın olarak görülebilen bir ağız enfeksiyon hastalığı olarak kabul edilir. Diş çürüğü kimyasal olarak dişin herhangi bir yüzeyinde organik ve inorganik bölüm arasındaki dengenin bozulması ile oluşan geri dönüşü olmayan patolojik bir durumdur.  Çalışmalar kötü ağız sağlığının çocukların hayat kaliteleri, okuldaki performansları ve daha sonraki yaşamlarındaki başarıları üzerinde kötü etkilerinin bulunduğunu da göstermektedir.

Çocukluk çağındaki diş çürüklerinin erken diş kayıpları oluşturması sebebiyle çocuklarda konuşma beceresinin bozulması ve özgüven azalmasına neden olabilir. Ağız sağlığı sorunları; ayrıca iştah azlığına da sebep olmakta ve bu sebeple beslenme bozuklukları da baş göstermektedir. Çocukluk çağında yetersiz ve dengesiz beslenme vücudun büyüme, gelişme ve normal çalışmasında aksaklıklara neden olmaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenen bir kişinin bağışıklık sistemi zayıflar bu da, vücudun mikroplara karşı savunmasız hale gelmesine neden olur. Özellikle çocuklar bu sebeplerle kolay hastalanırlar ve hastalıkları ağır seyreder. Bununla birlikte herhangi bir besin ögesinin yetersiz alınması durumunda vücutta o besin ögesinin eksikliğinden kaynaklı hastalıklar meydana gelebilmektedir. Yetersiz ve dengesiz beslenme dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de çeşitli sağlık sorunlarına neden olmaktadır. Zayıflık ve şişmanlık, vitamin ve mineral yetersizlikleri, diş çürükleri ülkemizde okul çağı çocuk ve adolesanlarda görülen beslenmeye bağlı başlıca sorunlardır.

Ağız boşluğunu kolonize eden bakterilerden bazıları diş çürüklerini de kapsayan ağız sağlığı problemlerine neden olmaktadır. Asit üreten Streptococcus mutans ve Lactobacillus türleri çürüklerle ilişkili başlıca bakterilerdir. Ağız sağlığı ve beslenme alışkanlıkları arasındaki ilişkiyi araştıran çalışmalardan edinilen bulgulara göre ağız florası, periodontal ve dental durumlar beslenme alışkanlıkları ve obezite ile pek çok yönden ilişkili olarak görülmektedir. Diş çürükleri; oral hijyen alıştırmaları ve bireysel yaşam tarzı değişiklikleri ile önlenebilen bir halk sağlığı sorunudur. Sağlıklı ve iyi fonksiyon gösteren bir diş yapısı iletişim kurabilme, beslenebilme, iyi hayat standartlarının sağlanabilmesi, bireysel ve sosyal olarak kendine güvenli bireylerin yetişebilmesi için yaşam boyunca önem arz etmektedir. Bununla birlikte zayıf ağız hijyeni de ağız hastalıkları için önemli bir risk faktörüdür. Birçok ülkede ağız bakımı ve flor kullanımı ile diş çürümesinin önüne büyük ölçüde geçilebilmesine rağmen beslenme alışkanlıkları diş çürüğü riskini hala etkilemektedir.

Besinler ağız sağlığı açısından karyojenik, kariostatik ve antikaryonejik özelliklerine göre ayrılmaktadır. Karyojenite diş çürüğü oluşumuna neden olan özelliklere sahip beslenmeyi veya besinleri ifade etmektedir. Karyojenik besinler mikroorganizmalar tarafından fermente edilebilen karbonhidratları içeren besinler (şekerli yiyecekler, şekerlemeler, asitli içecekler ve fastfood) olarak tanımlanırr. Antikaryojenik besinler ise tükürük pH’sını alkali düzeye yükselten, mine reminalizasyonunu koruyan ve destekleyen besinler (süt ürünleri; özellikle peynir) olarak tanımlanır. Kariostatik besinler ise çürüğe katkısı olmayan, mikroorganizmalar tarafından metabolize edilmeyen ve 30 dakika içinde tükürük pH’sını 5.5’in altına düşürmeyen besinler (çiğ sebzeler, yumurta, balık, et, tavuk eti) olarak belirtilmektedir. 

Şeker eklenmiş sıvı içecekler (gazlı içecekler, meyve suları, enerji içecekleri, şekerli çaylar ve kahveler), yapışkan gıdalar, ağızda yavaşça çözünen şekerler, şekerli nişastalı atıştırmalıklar, basit şekerler çürük oluşumuna sebep olan besinlerdendir.  Basit şeker içeren besinlerin sık sık ve uzun süre alımı, yapışkan ve suyu tutan besinlerin tek başına tüketilmesi, şeker ilave edilmiş besinlerin uzun sürelerde yudumlanarak içilmesi artmış çürük riski ile ilişkilendirilmektedir. Doğal fermente olan karbonhidrat içeriğinden dolayı karyojenik olan nişasta ve tahıllara örnek kraker, cips, mısır gevreği ve ekmek gösterilebilir. Tüm meyve (taze meyve, kuru meyve vb.) ve meyve suları karyojenik olabilir. Su miktarı yüksek olan meyveler su miktarı az olan kuru meyvelere göre daha az karyojeniktir. Şeker ilave edilmiş içecekler, tatlılar, kurabiyeler, şekerlemeler ve kek ürünleri karyojeniktir. Şekerin bütün besinsel formları, bal, esmer şeker, mısır şurubu ve benzerleri karyojenik özellik gösterir ve bakteriler tarafından asit üretimi için kullanılır.

Kariostatik besinler mikroorganizmalar tarafından metabolize olmaz, tükürük pH’ının 5.5 ya da daha altına düşmesine neden olmaz ve bu besinlerin çürük oluşumuna katkısı yoktur. Yumurta, balık, et, deniz ürünleri gibi protein içeriği yüksek besinler, birçok sebze, yağlar, yağlı tohumlar ve şekersiz sakızlar kariostatik besinlere örnek olarak gösterilebilir.

Antikaryojenik besinler; asidojenik besinden önce yendiği zaman asidojenik besini tanıyarak plak oluşumunu önleyen besinlerdir. Kazein, kalsiyum ve fosfat içeriğinden dolayı bazı peynir çeşitleri(olgunlaşmış cheddar) antikaryojenik olarak kabul edilmektedir.  Sıvı besinlerin ağızdan hızlıca uzaklaştırılma ve düşük tutunma özellikleri varken kraker, cips, kurabiye, kuru tahıllar gibi katı besinlerin ise diş aralarına yapışma ve yüksek tutunma özellikleri vardır. Besinlerin kıvamı aynı zamanda yapışmayı da etkiler. Bir besinin fiziksel özelliği, özellikle de dişlere ne kadar yapıştığı, diş çürüğü mekanizmasını etkilemektedir. Dişlere yapışan besinler, ağızdan hızlı bir şekilde temizlenen besinlere göre, diş çürüğü riskini arttırmaktadır. Nişastalı besinler gibi ilave şeker içeren şekerlemeler bakteriler tarafından hızlı bir şekilde hidrolize edilecek ağız kavitesinde bulunan şeker miktarını artırır.

Genel olarak; ağız sağlığını korumada beslenme alışkanlıkları da büyük önem taşımaktadır. Doğru besin tercihleri ve ağız hijyenine dikkat ederek ağız sağlığını koruyabilir, ağız hastalıkları ve bozulmuş ağız sağlığının neden olabileceği hastalık risklerini azaltmış oluruz.

Sağlıkla kalın.

[email protected]

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI