Bahçeli'den İmralı Görüşmesi Sonrası Sert Mesaj: 'Terör bitsin, sonumuz darağacı olsun!'
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM Süreç Komisyonu heyetinin İmralı Cezaevi'nde PKK lideri Abdullah Öcalan ile yaptığı görüşmenin ardından ilk kez açıklama yaptı.
Bahçeli, görüşmeye katılan MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız'a teşekkür ederek sert ifadelerle mesaj verdi.
Bahçeli konuşmasında, kendilerine yönelik eleştirileri hedef alarak şu ifadeleri kullandı:
'Neymiş bizi yargılayacaklarmış, hesap soracaklarmış. Siz en fazla çantacı pespayeliğinizi yargılarsınız. Yeter ki barış, huzur ve sükûnet bulunsun, yeter ki terör hayatımızdan tamamen sökülüp atılsın; bizim sonumuz varsın dar ağacı olsun!'
'CHP ve diğer partiler İmralı'ya gitmedi, varsın gitmesinler'
Bahçeli, komisyon üyelerinden yalnızca AK Parti, MHP ve DEM Parti temsilcilerinin İmralı'ya gittiğini, CHP ile bazı partilerin ise sürece katılmadığını vurguladı. Bu tutumu eleştiren Bahçeli şöyle devam etti:
'CHP ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı'ya gitmekten vazgeçmişler. Varsın geçsinler. Eğer başkalarından icazet bekleyerek terörsüz Türkiye hedefini takip etseydik, böylesine ağır bir meseleyi konuşmak bir yana yerimizden bile kıpırdayamazdık.'
Tarihî görüşmenin yankıları sürüyor
TBMM Süreç Komisyonu heyeti, çözüm ve entegrasyon sürecinin bir parçası olarak dün İmralı Cezaevi'ne gitmiş; heyette AK Parti, MHP ve DEM Parti'den üç milletvekili yer almıştı. Görüşme, Türkiye'nin uzun yıllardır mücadele ettiği terör sorununda yeni bir adım olarak değerlendiriliyor.
Bahçeli'nin açıklamaları hem siyasi kulislerde hem de kamuoyunda geniş yankı uyandırırken, sürecin nasıl ilerleyeceği merakla takip ediliyor.
Partisinin grup toplantısında konuşan Bahçeli'nin açıklamasından satır başları şöyle:
Ne mutlu bizlere ki MHP, saha çalışmalarını inanmışlık ve olağanüstü bir gayret eşliğinde sürdürmektedir. 24 Ekim 2025 tarihinde başlattığımız 'Hayırlı günler komşum' ziyaretleriyle derdin derdimizdir sohbet toplantılarını yurt genelinde azim ve heyecanla devam ettiriyoruz.
'MHP varsa huzur vardır, çözüm vardır, merhamet ve muhabbet vardır'
MHP varsa huzur vardır, hedef vardır, güvenlik vardır, çözüm vardır, çare vardır, merhamet ve muhabbet vardır. Bugün ayrıca partimizin kurucusu merhum başkanımız Alparslan Türkeş'in doğumunun 108. yıl dönümüdür. Onu daha iyi anlamak, anlatmak ve tanıtmak için kurduğumuz Alparslan Türkeş Siyaset Akademisi Vakfı'nın faal bir şekilde varlığını muhafaza etmesi de ayrıca bilinmesi ve üzerinde durulması gereken mühim bir husustur. Çok şükür merhum Türkeş Bey'in iki emaneti yani MHP ve Ülkü Ocakları emin ellerdir, layıkıyla temsil edilmektedir.
Hangi cihet ve niyetten bakarsanız bakınız Türkiye'mizin ve aziz milletimizin tarihi bir eşikte olduğunu fark etmeniz mümkün ve müesserdir. Hayat ve hadiselerin iç yüzüne nüfuz ettiğimiz takdirde görürsünüz ki hiçbir başarı, hiçbir gelişme külfetsiz ve zahmetsiz nasip olmamıştır. İnanç ve itikat aydınlığımız, nice lütufların doğacağını bu kutlu doğuşla birlikte hüzünle bezenmiş güz mevsiminin huzurla bereketlenmiş gül bahçesiyle yer değiştireceğini müjdelemektedir. İçi akrep dolu altın kabın etrafında el ovuşturup pay kapmanın telaşına düşen , iç alemi tanımadan dışıyla alakadar olan, içeriye değil de görülen ve gösterilenle ilgilenen yağmacı aymazların mu müjdeye uzak ve yabancı kalacağı çok açıktır. Testinin içinde ne varsa dışarıya o sızar.
20. yüzyılın parlak düşünce insanlarından birisi şöyle demiştir; 'Hareket halindeki cehaletten daha korkunç bir şey yoktur.' Ülkemiz bir yandan yeni yüzyıla barış, huzur ve kardeşliğin haklı mücadelesini sürdürüyorken hareket halindeki cehalet ve melanetle biteviye meşgul olmakta, daha doğrusu meşgul edilmektedir.
Bir kaşık suda fırtına koparan seciyesiz ve seviyesiz zihniyetlerin Türkiye'nin önünü kesme faaliyetleri dikkatle tefrik ve tefsir edildiğinde ne demek istediğim kolaylıkla anlaşılabilecektir. Siyasi hayatları boyunca devamlı istasyon değiştirerek ne kemiksiz menfaat düşkünü olduklarını belgeleyenler fitnenin silahına sarılmışlardır. Terörsüz Türkiye hedefine cephe açan düzenbaz, fitnebaz ve madrabaz siyaset cambazlarının haysiyetlerindeki zaafı, hüviyetlerindeki zayıflığı görüyor, bunların alayının beş para etmez ciğerini biliyoruz.
Türkiye kendi içine kapanarak, kabuğuna sığınarak küresel ve bölgesel gelişmeleri yedek kulübesinden izleyerek yeni yüzyıla istikamet çizemez. Hep bir adım önde olmak, dünyayı Türkçe okumak, başkent Ankara merkezli politik dinamiklere sıkı sıkıya bağlanmaz vazgeçilmez değer ve önemdedir. Asıl mesele değişen dünyaya edilgen bir şekilde ayak uydurmak değil, yeni bir dünya mimarisinin taşıyıcı fikir ve kuvvesiyle öne çıkmak, öncü rol oynamaktır.
Tarih şuurundan yoksun kişi ve toplumlar kendilerini ancak bir vasıta, bir alet, bir gölge, nasıl ortaya çıktıklarını bilmeyen bir paça sanacaklardır. Bundan dolayı da kendi varlıklarının devamını, hatta mutluluklarını başka yerlerde, başka milletlerin coğrafyalarında arayacaklardır. Bizim bölgesine ne bir arayışımız ne de bir düşüncemiz vardır. Bugün yaşadığımız an, yüzyıllar boyunca sürmüş mücadelelerin heyecanla ve bedel ödeyerek çizilmiş olan haritaların yeni bir geleceğe açılan kapısıdır.
Bundan mülhem diyebilirim ki, tarih sadece keşfolunan ve yalnızca seyredilen kuru olaylar resmigeçidi değil, aynı zamanda önümüze konan ve bir bakıma hala tekemmül etmemiş yaşayan bir hayattır. Bizi köksüzlükten kurtarıp, ebediyete akıp giden coşkun bir nehre dönüştüren, aynı kaderi paylaşan diğer milletlerin arasında bize varlığımızı duyuran sahip olduğumuz tarih şuurudur. İstikbali, istiklalimizden zerre kadar taviz vermeden planlayıp hayata geçirmemiz için de tarih şuuruna çok ihtiyacımız vardır. Tarih şuurunun eksikliğinden dolayı, gelişmelerin değerlendirmesini ve sağlıklı analizini yapamayan muhalefet zihniyeti, her müspet gelişmeyi karalayarak daha demokrat olacağını sanma gafletine düşmüştür. Tarihten ders ve sonuç yerine, husumet çıkaranların mazide kalan vakaları bilmediklerinden ya da fark edemediklerinden olsa gerektir ki bugünkü benzerlikleri de göremedikleri ortadadır.
Geçtiğimiz yüzyılın başlarında, Balkanlarda yaşanılan acı ve talihsiz olaylar, bugün içinde bulunduğumuz dönemle büyük benzerlikler göstermiyor mu? Dünün çetin, birbirinden acı olayları sonucunda, topraklarımız elimizden çıkmadı mı; sınırlarımız gerilemedi mi? Ne zaman birlik ve beraberliğimizi kaybettiysek, ne zaman birbirimize düştüysek bunu vahim sonuçlarına katlanmadık mı? Balkan Savaşları sırasında, Efe Kazım adında bir Albay savaşın en kızgın adında 5.Kolordu Komutanını ağır ve hakarete varan ölçüde eleştirmişti. Komutan, bu Albay'a susmasını söylemiş, fakat bu ikazına karşı silah çekilmişti. Albay'ın yanında ve yakınındaki askerlerin engellemesiyle silah patlamasa da ordu içindeki ikiliğin volkan ağzı gibi patladığı ve sıcak lavlar gibi açığa çıktığı meydandaydı. Ne hazin verici bir tablodur ki, Albay Efe Kazım İttihatçı, Kolordu Kumandanı Kara Sait Paşa Hürriyet ve İtilafçıydı.
'Edirne'ye Enver gireceğine Bulgar girsin' sözü nasıl bir felaketin içine sürüklendiğimizin vahim bir itirafı değilse, sorarım sizlere acaba nedir, izahı ne şekilde yapılacaktır? Balkanları kaybettiysek bunun yegane nedeni birbirimize girmemiz, birbirimizden kopmamızdır. Çanakkale'den tutun da ta Milli Mücadele'ye varıncaya kadar neyi kazanmışsak, neyi başarmışsak, hangi zaferlere imza atmışsak milli birlik ve kardeşliğimizin muazzez iradesiyle olmadı mı?
'İstiyorlar ki birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım'
Üzerimizde oynanan oyunlara, aramıza sokulmak istenen fitnelere rağmen al bayrağımızı yükseltmedik mi, istiklal onurumuzu yüceltmedik mi? İstiyorlar ki birbirimize küselim ve birbirimizden kopalım. Bekliyorlar ki evlatlarımızın bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarda taşıyalım. Diyorlar ki analarımız ağlasın, nasıl olsa ağlayanlar onlarda değil. Diyorlar ki eşkıya dağlarımızda gezsin, fidan gibi kınalı kuzularımız toprağın koynuna girsin. Bölücülüğün kaynağı kuruyor bundan korkuyorlar. Terörün bitişiyle eş zamanlı olarak barış ve huzur kuşağının dış cephemizi saracak olmasından da rahatsızlık duyuyorlar. Türk ile Kürt'ü düşman etmek üzerine kurulmuş bir buçuk asırlık emperyalist komplo yerle yeksan ediliyor, bundan dolayı uyuşmuş vicdanlarıyla son kozlarını oynuyorlar.
Tarih boyunca yurduna alçakları uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden bütün şehitlerimizle övünüyoruz. Hiç kimse şehitlerimiz üzerinden istismar parantezi açmaya kalkmasın. Hiç kimse minnet duygumuzla boy ölçüşmeye yeltenmesin. Terörsüz Türkiye Türk milletinin ve Türk devletinin tavizsiz kararıdır. Bu karar ve kararlılığı sekteye uğratmaya hiçbir hamaset siyasetçinin takati yetmeyecektir.
Neymiş bizi yargılayacaklarmış. Neymiş bizden hesap soracaklarmış. Neymiş Anayasa ve kanunlara göre suç işliyormuşuz! Siz yargılasanız yargılasanız çantacı pespayeliğinizi ve cukka düşkünlüğünüzü yargılarsınız. Şu yaşımda mertçe ve dürüstçe haykırıyorum. Yeter ki barış, huzur ve sükunet bulsun, yeter ki terör hayatımızdan kalıcı olarak sökülüp atılsın, bizim sonumuz da varsın dar ağacı olsun! Biz korkuyu korkutalı çok oldu.
'Bizim tarafımız asil Türk milletinin yeridir'
Bizim tahta korkuluklara eyvallah ettiğimiz hiç duyulmadı, görülmedi. Kurt izine karışmış çakal izinin sahte meydan okumalarına aldırış etseydik ya ülkümüzden ya da ülkemizden çoktan şüpheye düşerdik. Kurdun takip edeceği yine kurttur. Kimin kemik peşinde koşacağının cevabını verecek olanlar da bellidir. Bizim tarafımız asil Türk milletinin yeridir.
'Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı'dır'
Terörsüz Türkiye hedefinin en ciddi muhataplarından birisi İmralı'dır. TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu'nun geçtiğimiz Cuma günü İmralı'ya gitmek üzere nitelikli çoğunlukla aldığı karar, doğrultusunda MHP, AK Parti ve DEM Parti'den birer milletvekilinin adaya gitmesi tarihî bir gelişmedir. Bu vesileyle Genel Başkan Yardımcımız ve İstanbul Milletvekilimiz Sayın Feti Yıldız ile diğer milletvekillerimize yürekten teşekkür ediyorum. CHP ve komisyonda bulunan diğer partiler İmralı'ya gitmekten sarfınazar etmişler, varsın etsinler hiç sorun değil. Ondan bundan medet umarak terörsüz Türkiye hedefini takip etmiş olsaydık, onun bunun ağzının içine bakarak izin ve icazet arasaydık böylesine ağır bir sorunu bırakın konuşmayı, yerimizden bile kıpırdayamazdık. Korkak yaşayanlar yalnızca hayatı seyreder, biz seyirci değiliz. Hayatın yolunu değiştirme iradesi taşıyan milliyetçi ülkücü hareketiz. Cesaret zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık felakete götürür. Yüreğimizle, gönlümüzle terörsüz Türkiye'nin yanındayız. Tarihe, ecdada, şehitlere ve bayrağa sahip çıkmak, ortak geleceği kucaklamak, milli değerler etrafında birleşmek, Türkiye'nin onurunu muhafaza etmek, milli birliği, milli kimliği ve milli devleti korumak, bin yıllık kardeşliği yaşamak ve yaşatmak amacıyla terörsüz Türkiye'nin sonuna kadar müdafaasındayız.
'Kötü niyetli, şaibeli bir muhalefet zihniyetinin ne yaptığına bakmıyoruz'
Siyasi, ahlaki ve vicdanı hiçbir ölçü tanımayan; ilkesi, iradesi ve heyecanı olmayan; yalan, riya ve istismardan başka sermayesi kalmayan; yolsuzluk, hırsızlık ve soygun çamuruna batmış; sorunlara başka başkentlerden bakan; başarısız, kötü niyetli, şaibeli bir muhalefet zihniyetinin ne yaptığına, ne söylediğine bakmıyoruz.
Kalemi kiralanmış sözde yazarlara, üniversite zeminini kullanmaya çalışan fırsatçı mihraklara, siparişle sonuç çıkartan araştırma şirketlerine, güdümlü rapor üreten sözde düşünce kuruluşlarına, ecdadımıza hakaret eden kadrolu sahte aydınlara, menfaat bağı ile göbeklerinden bağlanmış medya kanallarına, sözde sivil toplum iş birlikçilerine, ekranlarda, manşetlerde, sütunlarda, kürsülerde boy gösteren bu şer cephesinin ortak paydasında kim varsa alayına birden teslim olursak, taviz verirsek, diyorum ki, kanımız kurusun!
'Bizim çağrımız; Terörsüz Türkiye'nin, yeni yüzyılda hüküm veren, hükümran olacak Türk milletinin çağrısıdır'
Biz köklere, kökenlere bakmayız. Biz inançlara, mezheplere ayırmayız. Bölmeyiz, parçalamayız, dağıtmayız. Bayrağa saygı var mı, ona bakarız. Millete hürmet var mı, ona bakarız. Vatana sadakat var mı, ona bakarız. Bizim çağrımız, Yesevi'nin, Dedem Korkut'un, Hacı Bektaş'ın tarihten gelen çağrısıdır. Bizim çağrımız; Kürşad'ın, Ulubatlı'nın, Sütçü İmam'ın, Kara Fatma'nın maziden ulaşan çağrısıdır.
Bizim çağrımız; zedelenen, aşağılanan, hor görülen milli onurun çağrısıdır. Bizim çağrımız; Terörsüz Türkiye'nin, yeni yüzyılda hüküm veren, hükümran olacak Türk milletinin çağrısıdır.
Nihayet bizim çağrımız Türkiye'nin kurtuluş çağrısıdır. Geçmişte yaşanan her şey geride kalmıştır. Hayat devam etmekte ve ileriye doğru hızla ilerlemektedir. Bu nedenle geriye takılıp kalmak bizleri ileriye götürmeyecektir. Ancak bu, kusurlarımızı ve yanlışlarımızı örtmek demek de değildir. Ne var ki, hedeflerimiz geriye doğru değil, ileriye doğrudur. Gelecekte neler yapabileceğimizin arayışları şimdi önümüzdedir.
Mücadelemiz, milletimizi esas alan büyük bir birlik, birleşme mücadelesi vermektedir. Vatanımızı temel alan büyük bir kucaklaşma ve kaynaşma mücadelesi vermektedir. Bu kapsamda gün her zamankinden daha fazla birlik ve dayanışma günüdür. Elbette gündelik yaşayış ve yaklaşımlarınızda bir elin parmakları gibi ayrı ayrı düşüncelerimiz olabilir. Ancak eğer konu ülkemizin ali çıkarlarıysa bir yumruk gibi sıkılı olmaktan başka bir seçenekte tanınayız. Eğer mevzubahis olan Türkiye ise ayrıyı gayrıyı bir kenara bırakıp birleşmek zorundayız.
'İstismarcılara itibar etmeyeceğiz'
Bozgunculara, yıkıcılara fırsat vermeyeceğiz. İstismarcılara itibar etmeyeceğiz. Tahrik ve tertiplere ihtimam göstermeyeceğiz. Birlik olup kucaklaşacağız. Kürt ve Türk olarak tek bir ses, tek bir nefes olacağız. Türkiye'mizi ve aziz milletimizi çağların ötesine taşıyabilmemizin başka bir yolu ve yöntemi olmadığını aklımızdan çıkarmayacağız. Hepimiz bunu başaracak azim ve inanca sahibiz.
Gün; kısır tartışmaların günü değildir. Gün birleşme, bütünleşme, saflarımızı sıkılaştırma günüdür. Hakikati arayan, hakkın peşinden giden hiç kimse gürültüye kulak asmaz, yalan ve dedikoduya itibar etmez. İsrail'in bölgemizdeki soykırım ve şiddete dayalı provokasyonları, 10 Ekim ateşkes kararını inatla ihlali, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ABD Başkanı'nın hazırladığı 28 maddelik planıyla sözde sona erdirme çabaları, mücavir coğrafyalardaki kutuplaşma ve kamplaşmadaki sertlik, yeni bir küresel çatışma denkleminin kurulma çalışmaları bize iç cephemizi sağlam esaslara bağlamayı mecburi kılmaktadır.
Biriz, beraberiz, kardeşiz, hep birlikte Türk milletiyiz. Türk-Kürt kardeştir, araya giren, bozgunculuğa heveslenen kim varsa kamburdur, kalleştir, kanser hücresidir, kahrolmaya mahkumdur. Terörün her türlüsünü reddetmenin, defetmenin ve imha etmenin sonsuz kararlığındayız. Şuna inancım tamdır ki; Türk milletinin vatan sevgisiyle dolu göğsü, düşmanların lanetlenmeye layık ihtirasları karşısında daima çelikten bir duvar gibi yükselecektir. Bu duygu ve düşüncelerle sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyor, bilhassa bütçe sürecinde üstün başarılar diliyorum. Sağ olun, var olun, Cenab-ı Allah'a emanet olun diyorum.