11. Yargı Paketi Meclis'e sunuldu: İlk etapta 55 bin, toplamda 115 bin kişi tahliye edilecek
AK Parti, kamuoyunda 'covid izni' olarak bilinen infaz uygulamasını da kapsayan 38 maddelik 11. Yargı Paketi'ni Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı'na sundu. Paketle birlikte, 31 Temmuz 2023'ten önce suç işleyip cezası kesinleşmeyen hükümlülerin de düzenlemeden yararlanmasının önü açılıyor.
Teklifin detaylarını TBMM'de düzenlediği basın toplantısıyla açıklayan AK Parti Grup Başkanı Abdullah Güler, düzenlemenin bir af olmadığının altını çizerek, 'Bu bir genel ya da kısmi af değildir. Sadece denetimli serbestlik ve infaz süreleriyle ilgili bir düzenleme yapıyoruz. İlk etapta yaklaşık 54–55 bin hükümlü bu uygulamadan yararlanabilecek. Önümüzdeki dönemde bu sayının 80–90 bine kadar çıkması öngörülüyor' dedi.
Güler, pandemi döneminde cezaevlerinde oluşabilecek riskler nedeniyle getirilen düzenlemenin 31 Temmuz 2023 itibarıyla sona erdiğini hatırlatarak, yargılama süreçlerindeki farklılıklar nedeniyle eşitsizlik oluştuğunu belirtti. Yeni teklifle bu eşitsizliğin giderilmesinin amaçlandığını vurgulayan Güler, 'Suç ayrımı yapmıyoruz. Sadece uygulama bütünlüğünü sağlıyoruz. 31 Temmuz 2023 ve öncesinde işlenmiş suçlar nedeniyle hükümlü olacak kişiler de 3 yıl daha erken açık cezaevine ayrılabilecek, ardından 3 yıl daha erken denetimli serbestliğe çıkabilecek' ifadelerini kullandı.
Düzenlemenin kapsamına ilişkin yöneltilen sorulara da yanıt veren Güler, 'Eski uygulamada hangi suçlar istisna ise yine aynısı geçerli olacak. Sadece mahkûmiyeti kesinleşenlerle sınırlı olmaktan çıkarıldı' açıklamasını yaptı.
Öte yandan, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız da sosyal medya hesabından yaptığı değerlendirmede, düzenlemeden ilk etapta 55 bin, 6 ay içinde ise toplamda 115 bin kişinin yararlanacağını ifade etti.
Yeni teklif yasalaşması halinde, 31 Temmuz 2023'ten önce suç işleyip henüz cezası kesinleşmeyen hükümlüler de pandemi döneminde getirilen erken açık cezaevi ve erken denetimli serbestlik imkanlarından faydalanabilecek.
Güler açıklamasında şu ifadelere yer verdi:
Bu teklifimizde, taksirle yaralama suçunun ceza miktarlarını artırarak bu konuda daha caydırıcı ve etkin bir yaptırıma yer vermiş oluyoruz. Güveni kötüye kullanma suçunun konusunun motorlu kara, deniz veya hava taşıtı olması hlinde verilecek cezanın bir kat artırılmasını öneriyoruz.
Özellikle son yıllarda artan kiralık araçların geri getirilmemesi, parçalanarak araç parçası olarak satılması, parçalarının değiştirilmesi veya suçta kullanılması gibi eylemlerin arttığını görüyoruz. Bu konuda daha caydırıcı ve etkin yaptırımlara da bu teklifimizde yer vermiş bulunuyoruz.
Değerli basın mensupları; teklifimizde, vatandaşımızın canını yakan son dönemlerdeki dolandırıcılık eylemleriyle daha güçlü şekilde mücadele edilmesi ve bu eylemlerin önlenebilmesi bakımından bilişim suçlarına ve mobil hatlara yönelik bazı düzenlemeleri de öneriyoruz.
BİLİŞİM SUÇLARINA DÜZENLEME
Bu kapsamda, bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle işlenen suçlarda ilgili banka hesabının, 48 saate kadar banka ve finans kuruluşları tarafından askıya alınması; ilgili muhatabın bu konuda olur vermesi hlinde ise hesabın tekrar işleme alınması yönünde bir imkn tanıyoruz.
Çünkü suçta kullanıldığı tespit edilen paraya, adli merciler tarafından el konulması veya askıya alınması suretiyle bir tedbir geliştiriyoruz. Aksi hlde birçok hesaba aktarım yapılmak suretiyle dolandırılan vatandaşımızın parasına ulaşma konusunda yaşadığı sıkıntıları da en azından bir nebze olsun gidermiş olacağız.
Çünkü uzun dönemde, değerli arkadaşlar, bazı olaylara baktığımızda belli miktar paranın uzun süre işlem yapılmadığı bilinmesine rağmen yaşlı veya engelli bazı vatandaşlarımızın kendilerini polis, savcı veya bir kamu görevlisi olarak tanıtan kişilerce yönlendirilerek hesaplarından belli miktar paranın farklı hesaplara aktarılması noktasında dolandırıldıklarını görüyoruz.
Sonra da bunların tekrar geri alınması mümkünatı kalmıyor. En azından önleyici bir tedbir olarak, bu türden uzun dönem hesaplardaki hareketsizliği de dikkate alarak bankaların, hesap sahibini korumaya yönelik böyle bir tedbir geliştirmesiyle dolandırıcılık faaliyetlerinde oluşan mağduriyetleri azaltmak istiyoruz.
Yine GSM hattı aboneliğinin çiftli kimlik kartıyla yapılabileceğine ilişkin burada bir standardı getiriyoruz. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu tarafından gerçek veya tüzel bir kişi adına açılabilecek hat sayısına ilişkin bir sınırlama getirerek, sonsuz sayıda kişi adına herhangi bir hattın alınarak dolandırıcılık faaliyetlerinde kullanılmasının önüne geçmeyi arzu ediyoruz.
Ölen ve tüzel kişiliği sona eren kişilere ait telefon hatlarında 3 ayda bir periyodik kontroller yapılacak ve aktif olmayanların kullanıma kapatılması noktasında bir tedbir geliştiriyoruz.
Yine yabancı uyruklu gerçek kişilere ait mobil haberleşme hatlarına özgü numara tahsisi ve kullanımında ayrıca belli standartlar getiriyoruz. Diplomatik ilişkiler ve yabancı misyon görevlileri ise bu düzenlemenin dışında tutulacak şekilde bir istisna getiriyoruz.
KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANIMI DÜZENLENİYOR
Yine değerli basın mensupları; dolandırıcılık, hırsızlık ve banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarında kullanıldığı tespit edilen telefon hatlarının şebekeyle bağlantısının kesilmesi yönünde de bir tedbir geliştiriyoruz.
Yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında, Cumhuriyet savcısı, hkim veya mahkeme tarafından istenilen bilgi veya belgenin 10 gün içinde fiziki veya elektronik ortamda gönderilmemesi hlinde banka ve finans kuruluşlarıyla operatörlere idari para cezası verilmesini öneriyoruz.
Hat düzenlemeleriyle ilgili geçiş hükümlerinde, mevcut davalarda herhangi bir olumsuzluk olmaması için geçici madde düzenlemesi yapıyoruz. Vatandaşlarımızın ve yabancı uyruklu kişilerin yeni getirilen bu düzenlemeler doğrultusunda abonelik kayıtlarını güncellemeleri, telefon hatlarını kendi adlarına almaları veya kapatmaları için kendilerine süre tanıyoruz.
Bu düzenlemelerin herhangi bir mağduriyet oluşturmaması adına belirli bir süre sonra yürürlüğe gireceğini de teklifimizde belirtiyoruz. Ayrıca, bu düzenlemeler nedeniyle abonelik işlemlerinden kaynaklı ortaya çıkabilecek mali külfetin tüketiciye yansıtılmaması için de önerilerimizi bu teklife yansıtmış bulunuyoruz.
'BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİMİZİN BOZMA YETKİSİNİN KAPSAMINI GENİŞLETİYORUZ'
Ayrıca teklifimizde, Türk Ceza Kanunu'nun 158. maddesinde düzenlenen dolandırıcılık suçlarının yargılamalarının asliye ceza mahkemesinde görülmesine imkn getiriyoruz. Asliye ceza mahkemesi nezdinde ihtisaslaşma sağlamak suretiyle bu suçlara ilişkin yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmasını ve böylelikle bu suçlarla daha etkin bir mücadele yürütülmesini hedefliyoruz.
Suç işleyen akıl hastalarının rehabilite olmadan toplum hayatına katılmalarını engellemek amacıyla düzenlemeler getiriyoruz. Kısmi akıl hastalarının mahkûm oldukları cezalarını ceza infaz kurumunda infaz etmeleri ve ayrıca bu kişiler hakkında akıl hastalarına özgü güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi hususlarına da teklifimizde yer veriyoruz.
Tedavi ve koruma amacıyla sağlık kurumunda geçirdikleri sürelerin belirsizlik göstermesi ve çok kısa olması nedeniyle, mutlaka belirli bir süre sağlık kurumunda kalmaları ve tedaviye yönelik bazı desteklerin ortaya konulması gerekmektedir. Toplum açısından tehlikeliliğin ortadan kalkmadan serbest bırakılmamaları noktasında da bir tedbire teklifimizde yer veriyoruz.
Anayasa Mahkememizin geçmiş dönemlerde bazı iptal kararları oldu. 5651 sayılı İnternet Kanunu'nda bazı düzenlemeler yapıyoruz. Yine Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı dikkate alınarak, yüze karşı veya gıyapta hakaret suçlarının ön ödeme kapsamına alınması ve bu suçların uzlaştırma kapsamından çıkarılması da teklifte önerdiğimiz hususlar arasında yer alıyor.
Bölge adliye mahkemelerimizin bozma yetkisinin kapsamını genişletiyoruz. Buna göre, bölge adliye mahkemeleri; hükmün gerekçe içermemesi ve hüküm için önem taşıyan hususlarda mahkeme kararıyla savunma hakkının sınırlandırılmış olması durumlarında bozma kararı verebilecek. Bu suretle daha etkin ve daha hızlı bir yargılama süreci hedefliyoruz.
Boşluğun bazı yakın kısımlarıyla yaptığı ve aksinin ispatına imkn verilmeksizin bağışlama olarak kabul edilebilen ivazlı tasarrufların aksinin ispatını mümkün kılacak şekilde yeni düzenlemelere de bu teklifimizde yer veriyoruz.
Yakın zaman içerisinde Avukatlık Kanunu'nda, avukatların disiplin hükümlerine yönelik olarak Anayasa Mahkememizin bazı iptal kararları olmuştu. Yine bu iptal kararları doğrultusunda hukuki belirlilik, ölçülülük ve elverişlilik beklentileri çerçevesinde Avukatlık Kanunu'nda; özellikle uyarı, kınama, idari para cezası ve geçici meslekten çıkarma gibi avukatlara yönelik disiplin hükümlerinde yeni düzenlemelere yer vermiş bulunuyoruz.
Tabii her yıl olduğu gibi, genel sağlık sigortası prim borçlarıyla ilgili olarak asıl ve fer'îlerin tahsilinden 2015–2016 yılı itibarıyla vazgeçilmesi noktasında bir teklifimizi de kanun teklifimize ekliyoruz.
Değerli basın mensupları; yine önemli bir düzenleme yer alıyor kanun teklifimizde. Eşitlik ilkesi, adalet sistemimizin temel taşlarından biridir. Hepinizin bildiği gibi 2020 yılında başlayan pandemi nedeniyle Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu'nun görüş ve önerileri doğrultusunda Adalet Bakanlığımızca üç ayda bir süresi uzatılan, infaz kurumlarında oluşabilecek risklere karşı bazı tedbirler geliştirilmişti. Bu tedbirler kapsamında infaz kanununda bazı düzenlemeleri hayata geçirmiştik.
Bu düzenlemeler, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla ceza infaz kurumlarında bulunan hükümlülere yönelik olarak son kez uygulanmış ve bu tedbirler sona ermişti. Özellikle vatandaşlarımız arasında '19 düzenlemesi' olarak bilinen bu düzenlemenin eşitsizliğe neden olduğu yönünde görüşler vatandaşlarımız ve siyasi partiler tarafından bizlere iletilmişti.
'KOVİD-19 DÜZENLEMESİNİN KAPSAMINI YENİDEN DÜZENLEDİK'
Şöyle ki; aynı tarihte işlenmiş olsa bile yargılamanın hızlı yapılmaması sonucunda cezası kesinleşerek ceza infaz kurumuna giren kişilerde, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla uygulanan koşullu salıverilme ve denetimli serbestlik süreleriyle ilgili olarak; bu dönemde cezası kesinleşmeyen hükümlüler arasında uygulama farklılığı ortaya çıkmıştı.
Biz de tüm bu görüşleri, itirazları ve beklentileri dikkate alarak Kovid-19 düzenlemesinin kapsamını yeniden düzenledik.
Bu düzenlemeyle, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yararlanabildiği, daha erken açık ceza infaz kurumuna ayrılma veya denetimli serbestliğe ayrılma düzenlemesinden; 31 Temmuz 2023 tarihi ve öncesinde işlenmiş suçlar nedeniyle hükümlü olacakların da yararlanabilmesi imknını sağlıyoruz.
Buna göre, 31 Temmuz 2023 tarihi ve öncesinde işlenen suçlar nedeniyle:
Kapalı ceza infaz kurumundan 3 yıl daha erken açık ceza infaz kurumuna ayrılabilme,
Açık ceza infaz kurumundan ise 3 yıl daha erken denetimli serbestliğe ayrılabilme imknı getiriyoruz.
Bu şekliyle, 31 Temmuz 2023 öncesinde hükümlülere uygulanan bu idari tedbir düzenlemesinin 'suç işleyenlere' ifadesi eklenmek suretiyle yeni hükümlülere de uygulanmasıyla bir eşitlik kuralını sağlamış olacağız.
Biz sadece oradaki eski uygulamayı, 31 Temmuz 2023 öncesi hükümlülere ilişkin düzenlemedeki kavramı, maddi içeriği neyse aynen yazdık. Biz sadece oraya bir ekleme yaptık: Mahkûmiyeti, yani hükmü kesinleşenleri değil; suç işleyenleri ekledik. Eski uygulama neyse aynısı olacak. Sadece 'suç işleyenler' kavramı yenileniyor. Başka bir ekleme, çıkarma yok arkadaşlar.
'AF DEĞİL KOŞULLU SALIVERME OLACAK'
Arkadaşlar, şunu öncelikle belirtelim: COVID-19 düzenlemesi bir af değildir. Ne genel affın içine sığar, ne de kısmi aftır. Af değildir; bunu özellikle belirtelim.
İkincisi; koşullu salıverme şartları içerisinde, yani ilgili mahkûmun cezaevinde, kapalı infaz kurumundaki koşullu salıverme şartları çerçevesinde; bir yıllık denetimli serbestlik, kapalıdan açığa çıkma ve açıktan tahliye olma süreçleri vardır. Biz sadece bu tertipte süreyi üç yıla çıkartıyoruz. Yani kapalı infaz kurumundan açık cezaevine daha erken çıkması ve açık cezaevinden de daha erken tahliye olması… Bu süreyle ilgili bir düzenlemedir.
Dolayısıyla koşullu salıverme şartları yine geçerlidir, ortadadır. Bu konular, Adalet Bakanlığımızın cezaevlerindeki ve bazı savcılıklar bünyesindeki idari gözlem kurullarının kanaatleriyle beraber değerlendirilecek hususlardır.
İlk etapta, bu kanunun suç işleme tarihine göre uygulanmasıyla beraber; tabii ki henüz yargılaması tamamlanmamış, kesinleşmemiş davalar da vardır. Bu devam edecek bir süreçtir. Ancak ilk etapta, yaklaşık olarak bu kapsamda şu anda cezaevinde bulunan 54–55 bin civarında mahkûmu ilgilendirdiğini söyleyebilirim. Önümüzdeki bir yıl boyunca da bu kademeli olarak hükmü kesinleştikçe devreye girdikçe, etkilenecek toplam sayının 80–90 bin civarında olabileceğini önümüzdeki yıllara göre düşünüyoruz.'