Son yıllarda, Osmanlı hayranlığı hortladı. Dizi filmlerle Osmanlı Padişahları adeta kutsanmaktadır.
Kurtuluş Osman,
Fatih,
Muhteşem Yüzyıl,
Kösem Sultan,
Elveda Rumeli,
Dördüncü Murat,
Osmanlı Tokadı,
Diriliş Ertuğrul,
Bir zamanlar
Osmanlı,
Osmanlıda Derin Devlet,
Çırağan Baskını,
Son Yaz ve
Filinta
gibi diziler.
Bu sonlarda en revaçta olanı ise adı
Paytaht
Abdulhamid
olanı! Bu dizide Sultan Abdulhamid Han, Fatih Sultan Mehmed’in bile önünü geçirilmiş durumda. Bu Osmanlı hayranlığının hayra alâmet olup olmadığı tartışma konusudur.
Televizyon dizileriyle Osmanlı hayranlığı hortlatılırken, Osmanlıca konuşma merakı da kendisini hissettirmeğe başladı. Bu rüzgâra kaptırarak Osmanlıca birkaç cümle yazmak ve günümüz Türkçesiyle tam olmasa da anlamlarını okuyucularımızla paylaşmak istedim:
*“Şeref-ül mekan-u bil mekin!)
Mekanın şerefi, o mekanda oturanın şerefiyle eş değerdir.
*(Bed-asla necabet mi verir hiç üniforma
Zerduz palan ursan eşşek yine eşşektir.)
Üniforma kimseye şeref vermez. Eşeğin sırtına altın semer bile koysan, eşek olmaktan kurtulmaz!
*(Eşref-ül ümmeti Ğadimuhe!)
Milletin şereflisi ona hizmet edendir.
*(Şeb-i hicran yanar canım
Döker kan çeşm-i giryanım)
Gece, gündüz canım yanıyor, gözlerimden kanlı yaşlar dökülmekte!
*(Ey dide, nedir uyku, gel uyan gecelerde
Kevkeplerin seyrini kıl seyran gecelerde)
Ey göz bu uyku nedir. Gece vakti uyanık ol da yıldızları seyret.
*(Bir kadeh-i lebriz, ab-ı hoş guvar nuş ile teskini ateş-i dilfikar.)
Bir kadeh su içtim, gönlümün ateşini dindirdim.
*(Nihansın dideden ey mest-i nazım
Bana sensiz cihanda can ne lazım)
Ey gözlerden uzak şiir gibi sevgili, sensiz dünyayı neyleyeyim. Sen olmazsan bu cana ne lüzum var.
İşte, Osmanlıca dedikleri böyle bir şey. Aslında, şiir dili olarak ideal. Eğer gerçekten okuyup yazabileceksek, öğrenelim. Ancak bu Osmanlıca ile hangi ilim dalını öğreneceğiz. Feza ilmi mi yazılı. Yoksa Osmanlıca mühendislik, mimarlık, jeoloji, fizik, kimya kitapları mı yazılı. Bunların hiç biri yok.