Cüneyt Arıtürk

SİİRT EVLİYALARI-5- MUHAMMED BİN HANİFE HAZRETLERİ

Cüneyt Arıtürk

Muhammed Bin Hanife Hazreti Ali’nin (kerremallahü vechehü) oğludur.

Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’in üvey kardeşleridir.

10 metre uzunluğundaki mezarı Türbe olarak bilinir. Siirt il merkezine 40 kilometre uzakta Şirvan ilçesinin Taşlık köyündedir. Mart ayında yapılan anma törenlerinde her yıl binlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir.

Hazreti Ali (R.A) Hazretlerinin Hanife adlı eşinden doğma oğlu Muhammed Bin Hanife Hazretlerini anma etkinliklerine çok sayıda ziyaretçiler katılmaktadır.

ŞEYH MÜCAHİD (ŞEYH İBRAHİM)

Şeyh Hamza el Kebir’in oğlu olup, Türbesi Tillo’dadır. Tillo’da

“MÜCAHİTLER”

olarak bilinen aile, oğlu Şeyh Hasan’ın soyundan gelmiştir. Şeyh Hasan’ın da Cemal, Halil ve Abdullah olmak üzere üç çocuğu olmuştur. Birçok kerametleri menkul olup, Hicri 660 (miladi 1262) yılında vefat ettiği belirtilir. Bu durumda, Babası şeyh Hamza El kebir’den 9 yıl önce vefat etmiştir.

Şeyh Mücahit’in asıl adı İbrahim’dir. İbrahim Hakkı Hazretleri eserlerinde O’nun çok sayıda kerametlerinden bahsetmektedir. Divanı olduğu belirtilir. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde hakkında mastır yapılmıştır.

Yüce ALLAH’ın rahmeti üzerine olsun.

ŞEYH SÜLEYMAN

Şeyh Süleyman Hazretlerinin de,

Halid bin Velid Hazretlerinin

soyundan geldiği ve İslâm dinini yaymak için Anadolu’ya gelen büyüklerden bir zat olduğu belirtilir. Türbesi, Şehrin Doğusundaki tepe üzerinde bulunan  ve adının verildiği Ulus mahallesindeki

ŞEYH SÜLEYMAN MEZARLIĞINDADIR

. Bir rivayete göre Tillo’da medfun

Şeyh Hamza el Kebir’in kardeşidir.

Aynı mezarlıkta metfun büyükler arasında

MOLLA HALİL EL SİİRDİ EL MEŞHUR HAZRETLERİ DE

bulunmaktadır. Yine aynı mezarlıkta Şeyh El Hattab Hazretlerinin, mürşit-i kamil çocuklarından

Şeyh Kadri

Kardeş

ve

Şeyh Müşerref Özcan da

metfundurlar.

Yüce Allah’ın rahmeti cümlesinin üzerine olsun.

İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİ

Aslen Erzurum’un Hasankale (Pasinler) ilçesi doğumlu olup tahsilini, ilmini, velâyetini Hazret-i Fakirullah’ın talebesi olmasıyla kazanmıştır. Hicri 1115, miladi 1703 tarihinde 18 Mayıs gününde dünyaya teşrif etmiştir. Fakirullah Hazretleri’nin mürit ve muhiplerinden Derviş Osman Hüsnü Efendi’nin oğludur. Derviş Osman, İsmail Fakirullah Hazretleri’nin en yakını olan müritlerindendir.

Mürşit aramak gayreti içinde Hasankale’den, Tillo’ya gelen Molla Osman, aradığını bulduğuna inanarak, Hazret-i Fakirullah’ın yanında kalmıştır. İbrahim Hakkı dokuz yaşlarındayken Amcası Molla Ali tarafından Tillo’ya, Babasının yanına getirilmiştir. İbrahim Hakkı “Marifetname” adlı eserinde buluşma anını anlatırken, Babası Molla Osman ile Şeyh Fakirullah’ın yan yana durduklarını, Şeyhin, kendisine babasından bile daha sevimli geldiğini anlatır.

İbrahim Hakkı, ilk derslerini bizzat Babası Molla Osman’dan tahsil etmiştir. Babası Molla Osman’ın 1719 yılında vefatından sonra, bir süre için Erzurum’a döner. Fakat, Şeyhinin aşkıyla yanıp tutuştuğu için tekrar Tillo’ya gelir. Fakirullah Hazretlerinin torunu ve Abdulkadir-i Sani’nin kızıyla evlenir.

Dönemin Osmanlı Padişahı Sultan Mahmud ile İsmail Fakirullah arasında sürekli mektuplaşmalar olmaktadır. Sultan Mahmud, Fakirullah’ı İstanbul’a davet eder. Ancak, kendisi gitmez ve yerine müridi İbrahim Hakkı’yı gönderir. Hicri 1766’da, Padişah’ın davetlisi olarak İstanbul’a giden İbrahim Hakkı, günlerinin çoğunu Saray kütüphanesinde geçirir.

“Marifetname”

adlı meşhur eserini de bu arada yazdığı söylenir.

İstanbul’dan tekrar Tillo’ya dönen İbrahim Hakkı, üstadı Fakirullah Hazretlerinin irtihali üzerine, kayınpederi olan Abdulkadir-i Sani ile birlikte irşat görevini sürdürür.

İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİNİN ESERLERİ

Hicri 1194 miladi 1780 yılında 22 Haziran günü vefat eden İbrahim Hakkı Hazretleri 77 yıllık ömrüne başta

“MARİFETNAME”

adındaki meşhur eseri olmak üzere çok sayıda eserler sığdırmıştır.  Kendi ifâdesine göre telif ettiği kitapların sayısı 15’i bulmuş olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin bilinen diğer eserleri şunlardır:

“Tuhfet-ul Kiram”, “Nuhbet_ul Kelam”, “Meşarikul_Yuh”, “Sefine-i Nuh”, “Kenzu’l-Futuh”, “Definetu’r-Ruh”, “Ruhu’ş-Şuruh”, “Ülfetü’l Enam”, “Urvetu’l-İslâm”, “Hey’etü’l-İslâm”, “Ruz-Nâme”, “Seyr-u Süluk”, “Süluk-u Tarik i’l Fenâ”, “Lubb-ul Kulüb”,

Telif ettiği kitaplar dışında kendi eliyle yaptığı Rüzname (Devr-i daim takvimi), Rub-ul Müceyyeb (Zaman Saati), Usturlap (takım yıldızların hareketini gösteren alet), Rub’ul mukantarat (Yıldızların yerlerini bulmak için kullanılan bir alet), Gök Küresi, pergel Takımı, Küre Sehpası, Asa ve Mürekkep hokkası vardır. Bütün bunlar Tillo’da Sadettin Toprak (Sadullah Hoca) tarafından Tillo’da kurulan özel müzede muhafaza edilmektedir.

KALET-ÜL ÜSTAT VE KULET-ÜL ÜSTAT

İbrahim Hakkı Hazretleri vefat eden Hocası İsmail Fakirullah Hazretleri için Tillo’dan yaklaşık 3 kilometre doğusunda bulunan tepenin başında bu günkü adı ile Kaletül Üstat’ta harçsız olarak  ortasında 40×50 cm’lik açık bir pencerenin de bulunduğu taştan bir duvar inşa eder.

Güneş yeni yılın başlangıcı olan 21 Mart´ta  bu duvarın ardından doğmaktadır. Duvardaki pencereden giren güneş ışığı, türbenin kulesine, oradan da kırılarak türbenin penceresinden içeri girer ve hocası İsmail Fakirullah Hz.´nin başucunu aydınlatır.

(Sonradan türbe restore edilirken türbe restorasyonundan dolayı bu özellik ne yazık ki kaybedilmiş. Duvar hala ayakta.)

Yaptığı Işık hadisesi ile ilgili şu sözü sarf eden İbrahim Hakkı Hz. “Yeni yılda doğan güneş ilk olarak hocamın başucunu aydınlatmazsa, ben o güneşi istemem” diyerek, hocasına olan saygısını göstermiştir.

Kaletül Üstad veya Kale İbrahim Hakkı tarafından harçsız olarak yapılan ortasında

40×50 cm lik açık bir pencerinin de bulunduğu taştan bir duvar…

Hazret-i İbrahim Hakkı’nın en önemli ve dikkatleri çeken eseri, Kalet-ül Üstad ve Kulet-ul Üstad adlı yapıtlarıdır. Üstadı Fakirullah hazretleri için Tillo’da bir Türbe inşa eden İbrahim Hakkı, Tillo’nun doğusunda, bugün için artık adı

KAL-ET ÜL ÜSTAD

olan mevkide bir duvar inşa eder. Bu duvarın amacı, güneşin ilk doğduğu anda, Tillo’ya girişini bir süre için ertelemektir. Ancak, duvarda açtığı bir pencereyle, Tillo’daki türbenin kulesine ilk ışık huzmelerinin gitmesini sağlayan bir mekânizma kurmuştur. Kulenin penceresinden kırılarak güneşin ilk ışınları İsmail Fakirullah Hazretlerinin türbesinin başına yansımaktadır. Bu durum, gece ve gündüzün eşit olduğu yılın 2 gününe tesadüf eder. Yani, yılın ilk ışınları önce Üstadının başına düşer, sonra Tillo’yu aydınlatır.

1964 yılında Türbenin restorasyonu sırasında ışık mekanizması bozulmuştu. Çünkü Türbenin restorasyonu sırasında inşaatta hafif bir sapma meydana gelmişti. Bu sapmanın sonucu, artık Kalenin penceresinden yansıyan ışık, kulenin mazgalına düşürülememekte.

Böyle bir yapıyı gerçekleştirmek için İbrahim Hakkı Hazretlerinin mimarlık yanında, güneşin hareketlerini çok iyi bilmesi, bunun yanında Tillo’nun, dünya üzerindeki konumuna çok hassas bir şekilde vakıf olması gerekirdi ki, ilim açısından ulaştığı merhaleleri göstermek açısından yeterli bir delil olsa gerek.

İbrahim Hakkı Hazretlerinin Kalet-ül Üstat ve Kulet-Ül Üstad arasında kurduğu ışık olayı 1964 yılında türbede yapılan restorasyon çalışmaları sırasında bozulmuş,  ancak 2007 yılında başlatılan çalışmalar sonucu 2011 yılında Başkent Üniversitesi Kültür Araştırmaları Merkezi Müdürü Arkeolog Prof. Dr. Cengiz Işık ve ekibinin gayretli çalışmaları sonucu tekrar aktif hale getirilmiştir.

Dönemin Siirt Valisi Musa Çolak’ın ilgi ve himmetiyle tekrar işler hale getirilen IŞIK OLAYI, 23 Eylül 2011 günü Tillo’da yapılan denemeyle mekanizmanın tekrar işlevini yaptığı izleyiciler tarafından gözlemlenmiştir.

Yazarın Diğer Yazıları