Cüneyt Arıtürk

SİİRT EVLİYALARI -2- ŞEYH HAMZA EL KEBİR

Cüneyt Arıtürk

Tillo (Aydınlar) ilçesinde bilinen ve tarih itibarıyla en eski evliya zat

ŞEYH HAMZA EL KEBİR’DİR.

Ashabı Kiramdan Halid Bin Velid Hazretlerinin soyundan geldiği bilinmektedir. Hıms Vilayeti’ne bağlı Tedmur denilen yöreden gelmiştir. Zamanının

KUTBUL AKTAP MAKAMINA

ermişlerden biridir. Kendi tarikatını kurmuş ve mensuplarını eğitmiştir. Doğum tarihi bilinmemektedir.

Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber Tillo’daki Türbesinin kitabesinde vefat tarihinin Hicri 669. (Miladi 1271) olduğu belirtilmiştir. Kurduğu medresesinde tasavvufi bilgiler yanında, asrın ilimlerini de öğrettiği söylenir.

Babası Ebu Said-i Mağzuni, Hicri 470, Miladi 1077 ile Hicri 561, Miladi 1166 yılları arasında yaşayan Abdülkadir Geylani Hz.’ne muasır olmuş, hatta birbirlerine karşılık ders verdikleri rivayet edilir. Başta İsmail Fakirullah Hz.’nin tespiti olmak üzere tevatürle sabit olan O’nun büyük velayeti ve

“KUTB’UL AKTAB”

makamına ulaşmış, olmasıdır. Tillo’nun bilinen ve tarih itibariyle başta gelen evliyalarındandır. Tarikatı

“HAMZAVİYYE”

tarikatıdır. 12 çocuğu olmuştur. Bunların hepsinin de velayet mertebesine ulaştıklarına inanılır.

Şeyh Hamza el Kebirin 12 çocuğundan 3’ünün kız, diğerlerinin erkek oldukları rivayet edilir. Türbesi Tillo’dadır. Yüce ALLAH’ın rahmeti üzerine olsun.

ŞEYH MUSA EL AZİZİN

Tillo’daki Şeyh Hamza el Kebir’in torunu olduğu belirtilmektedir. 14’üncü yüzyılda yaşamıştır. Vefat tarihi Miladi 1390’dır. Siirt’in güneyinde Hadervis yolu (eski Halep yolu) üzerinde bulunan ve kendi adıyla anılan mezarlıktaki Türbede metfundur. Türbede, kendisinden başka kendi aile ahfatlarından birçok zatlar da bulunmaktadır. Siirt’e “BİHAKKIL İSE VE BİHAKKIL MESİH, VELEYİT SİİRT VELETUSTERİH MİN FİLİL KABİH” şekilde bedduada bulunduğu iddia edilen

ŞEYH ABDULVEHHAB HAZRETLERİ

de aynı türbede metfundur. Doğan Mahallesi’nde bulunan türbe Siirt’in önemli ziyaretgahlarındandır. Türbe kesme taştan kare planlı olup, üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin bulunduğu yere daha sonra bir cami yapılmıştır. Bu cami kare planlı, kesme taştan ve kubbelidir. XIX. yüzyıl üslubunu yansıtmaktadır.

Perşembe ve Cuma günü akşamları ziyaret edilen Şeyh Musa Hazretleri’nin, özellikle felçli hastaları iyileştirdiği kanaati vardır. Hatta, yatalak ve at sırtında götürülüp, Türbede bırakılan hastaların, iyileşmiş olarak  kendi ayaklarıyla döndükleri iddiaları vardır. Tabii, asıl şifa verenin

HAZRET-İ ALLAH

olduğunu unutmamak lâzım. Yani, türbeye giden hastaların öncelikle ve özellikle

HAZRET-İ ALLAH’A İSTİMDAT ETMELERİ

gerekir.

Şeyh Musa Halidi’dir Yani hazret-i Halid Bin Velid’in soyundandır. Şeyh Musa Hazretlerinin Şeyh İlyas, Şeyh el Neccar ve Şeyh el Türki’nin Hocaları da olduğu söylenmektedir.

Yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

ŞEYH EL ABDULVEHHAB

Şeyh Musa Hazretlerinin türbesinde metfundur. Şeyh Abdulvehhab’ın Siirt’e beddua ettiği ve Siirt’in uğradığı bütün talihsizliklerin, bu zatın bedduası sebebiyle gerçekleştiği iddia edilse de, inandırıcı değildir.

Anlatıldığına göre, Siirtlilerin gördüğü zulümleri beylerbeyine anlatmak için bir heyetle sarayına giden Şeyh Abdulvehhab, Beylerbeyinin kapısı önünde kendisini yalnız bulur. Kafilede yer alan Siirtli ekabirlerin Kendisini yalnız başına bıraktıkları için beddua ettiği iddia edilir.

Şeyh Abdulvehhab Hazretlerinin Siirt aleyhine yaptığı iddia edilen bedduanın da şu olduğu söylenir:

“Bihakkıl İse ve bihakkıl Mesih, veleyit Siirt vele tusterih min filil kabih” = “Mesih olan İsa Hakkı için, Siirt bu kötü fiillerinden dolayı hiçbir zaman rahat yüzü görmeyecektir!”

Yüce Allah’ın rahmeti üzerine olsun.

ŞEYH ELYAS

Siirt’in dört bir yanı evliyaların kuşatması altındadır. En doğu ucunda

Şeyh El Türki, Güneyinde Şeyh Musa, Batısında Şeyh Ebul Vefa, Kuzeyinde Şeyh El Tayyar ve daha nice evliya türbeleri.

Bu türbelerde metfun büyük zevatlarla ilgili çok çeşitli anekdotlar, daha gerçekçi  bir ifâdeyle kerametler nakledilir. Bunlardan biri de

ŞEYH MUSA

Hazretleri  ve O’nun sadık şâkirtlerinden olan

ŞEYH ELYAS

ile ilgili olanını nakledeceğiz.

“Evliyalar, Allah’ın öyle dostlarıdır ki, onlar için ne korku, ne hüzün vardır.”

Dedikten sonra anekdotu sunalım:

Siirt Merkez ilçede, yıl içinde Hacca gitmiş biri varsa, ailesi tarafından Arife günü Siirt’e has bir tatlı türü olan

ASİDE

yapılıp konu, komşulara ve fakirlere dağıtılırmış.

Şeyh Musa Hazretlerinin, bazı müritleriyle birlikte Hacca gittiği bir yıl, Şeyhin ailesi de Siirt’in geleneklerine uyarak arife günü aside yapıyorlarmış. Şeyhin sadık müritlerinden olan ancak, hac için Şeyhin beraberinde gitmemiş bulunan

ŞEYH İLYAS,

aside yapmakta olan hanım ananın yanına giderek:

-Hanımım, ASİDE versen de Şeyhime götürsem!

demiş.

O zamanlar Hacca yaya veya at, deve sırtında gidildiği için gidiş, geliş zamana, zemine ve güzergâha göre aylar sürüyormuş. Bu açıdan, Şeyh İlyas’ın

“Şeyhime götürsem!”

demesi, hanımanne için inandırıcı olmamış. Ama, yine de

“Herhalde İlyas’ın canı aside istemiş!”

diyerek kendisine koca bir parça aside vermiş.

Vaktaki Hacılar Şehre dönmüşler, Şeyh Musa Hazretleri ve müritleri de Şehre gelmişler. Hazretin elini öpmeye gidenlere, Şeyh Musa hazretleri:

-Gidin, önce İlyas’ın elini öpün. O bizden sonra geldi ama, bizden önce Hacı olarak döndü

diye buyurarak, Arife günü kendilerine

ASİDE

götürdüğünü açıklamış.

Ariflere ait bir hâl olan bu çeşit kerametlere

TAYYI MEKÂN

denilir. Kuran-ı Kerim’de Hazret-i Süleyman’ın, Belkıs’ın tahtını bir anda getirtmesi gibi. Tabii, Peygamberler mucize gösterir. Evliyaların bu gibi hallerine ise keramet denilir.

Yazarın Diğer Yazıları