Cüneyt Arıtürk

6 EKİM 1926 YILINDA TEMELİ ATILAN KAYSERİ UÇAK FABRİKASI!

Cüneyt Arıtürk

6 Ekim 1926 tarihi, Kayseri’de İlk Uçak Fabrikasının temelinin atıldığı gündür. Cumhuriyetin ilanından sonra Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün yoğun çabaları ile her alanda önemli atılımlar yapıldı. Bu atılımlar arasında şüphesiz en dikkat çekici olan ise o kadar yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar içerisinde yapılan ve büyük başarı sağlanan Uçak sanayidir. Kurulan uçak fabrikası ile çok sayıda ve çeşitte uçak üretilirken ilerleyen yıllarda yanlış politikalar sonucu ne yazık ki kapatılan uçak fabrikasının akıbeti, kim tarafından neden kapatıldığı soruları en çok merak edilen konuların başında geliyor.

Gelin, Türkiye’nin İlk uçak fabrikası nasıl kuruldu? Yüksek başarı sağlanan Türkiye’nin ilk uçak fabrikasını kim neden kapattı? Sorularının cevabını arayalım.

Türkiye Cumhuriyetinin ilk yıllarında uçak fabrikasının kurulması öncesinde ilk uçak Türk Havacılığının sembol ismi olan ve günümüzde üretilen Yeni Nesil Temel Eğitim Uçağına adı verilen Vecihi Hürkuş tarafından üretildi. İstanbul’daki Tayyare Mektebinden Pilot Astsubay olarak mezun olan Vecihi Hürkuş, Birinci Dünya Savaşına katılması sonrasında 1918 yılında Yeşilköy’deki 9. Harp Tayyare Bölüğünde görev aldı. Kurtuluş savaşı sırasında önemli keşif ve destek uçuşları yapan Hürkuş’a kırmızı şeritli İstiklal Madalyası verildi. TBMM’den üç kez takdirname alan Hürkuş, üç takdirname alan tek kişi olarak biliniyor. Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını kurtaran Vecihi Hürkuş, hizmetleri karşılığında uçağın kendisine verilmesi ile uçak üretme fikri aklında canlandı. İzmir Seydiköy Hava Mektebi’nde uçak yapım çalışmalarını sürdüren Hürkuş, 1924’te Yunanlılardan ganimet olarak ele geçirilen motorlardan yararlanarak “Vecihi K-VI” adını verdiği ilk Türk uçağını üretir.

Türk Hava Kurumu ise Cumhuriyet’in ilanından 16 ay sonra 16 Şubat 1925’de Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün emirleriyle “Türk Tayyare Cemiyeti” adıyla kurulmuştur. Cemiyet’in kuruluş amacı; Türkiye’de havacılık sanayisini kurmak havacılığın askeri, ekonomik, sosyal ve siyasal önemini anlatmak; askeri, sivil, sportif ve turistik havacılığın gelişmesini sağlamak; bütün bunlar için gerekli araç ve gereci hazırlamak; personeli yetiştirmek ve Uçan Bir Türk Gençliği yaratmaktır. THK’nun kurulması sonrasında düşünülen çalışmaların yapılması için halktan bağış toplanmaya başlandı ve hazırlanan bir madalya tüzüğü ile yapılan bağışa göre altın, gümüş ve elmas dağıtıldı. Bunun yanında 10 Bin Lira ve üzerinde bağış yapanların isimlerinin alınacak uçaklara verilmesi kararlaştırıldı. İlk olarak 10 Bin Lira gönderen Ceyhan ilçesinin adı alınan ilk uçağa verilmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk THK’nın Kurulmasından yaklaşık 8 ay sonra uçak fabrikası kurulması için talimat vermiş,  hemen sonrasında Alman Junkers firması ile ortaklaşa olarak 15 Ağustos 1925 yılında Kayseri’de Tayyare, Otomobil ve Motor Anonim Şirketi (TOMTAŞ) kurulmuştu. Şirketin sermayesi 7 Milyon Alman Markı olarak belirlenirken taraflar arasında eşit olarak paylaştırıldı. Fabrikanın kurulduğu bölgede elektrik bulunmazken demiryolu hattı da yoktu. Yapılan planlamada 1926 yılı sonrasına doğru fabrika uçak tamiri yapabilir hale getirilecek, 1927 yılı içerisinde ise uçak üretebilir hale getirilecekti. Yapılan çalışmalar sunucunda ilk yıllarında Bakım, onarım, birleştirme yapan fabrika 1930 yılında revize edilerek uçak üretim merkezi haline getirildi. Fabrikada 10 yılda 5 ayrı tipte 134 adet uçak üretildi. Fabrikada 120 Alman ve 240 Türk işçisi görev yaptı. Sonrasında Alman Junkers firması ile yaşanan anlaşmazlıklar sonucu sözleşme feshedildi.

Yapılan bu çalışmalar sonrasında yurt dışına yaptığı gezilerde Alman ve Fransız fabrikalarından etkilenen Vecihi Hürkuş, 1930 yılında İstanbul Kadıköy’de kendisine bir atölye kurdu. Burada 3 ay süren çalışmaları sonrasında ilk sivil uçak olan Vecihi K-XIV’yi üretti. Bu uçağa uçuş sertifikası almak için çok uğraşan Vecihi Hürkuş, Türkiye’de bu sertifikayı verecek yetkinlikte kimse olmayınca uçağı sökerek Çekoslavakya’ya götürmüş ve buradaki uçuş ve incelemeler sonrasında sertifikayı almıştır. Hürkuş uçağının atıl kalmaması için uçağını Posta servisine hibe etmiştir. Sonrasında 1932’de ilk Türk Sivil havacılık Okulu Vecihi Sivil Tayyare Mektebi’ni kurdu. Okulda İlk Türk kadın pilot Bedriye Gökmen ile birlikte 12 pilot yetiştirdi.

1926 yılında temeli atılan ve üretime geçen Uçak Fabrikası 1950’den sonra ve Demokrat Parti döneminde kapatıldı. ABD sözde dostluk yaparak, Türkiye’ye hibe uçaklar vererek fabrikanın kapısına kilit vurulmasını sağladı. Gelinen nokta malum. Hibeyi yapmalarının asıl amacı, Türkiye’de uçak sanayinin yolunu kesmekti. Gerçekleşen bu oldu. Uçak sanayinde bugün 1926’nın bile gerisindeysek sebebi budur.

CEP TELEFONLARI!

Cep telefonlarının hayatımıza girmelerinin ve yaygınlaşmalarının 10-15 yıllık bir mazisi vardır.  İlk cep telefonları büyük, ağır ve hantaldı. Cep telefonundan çok; telsiz cihazına benzemekteydi. Öyle kemere takılacak gibi değildi. Sonra, cep telefonların modelleri hızla değişti. Yeni modeller, akıllı cep telefonları çıktı. Artık internet görevi de yapıyorlar.

Yolda yürürken, yanımdan geçen birçok bayların, bayanların, hatta çocuk yaşta öğrencilerin ellerinde cep telefonları var, konuşuyor veya mesajlaşıyorlar. Bazıları, kulaklık taktıkları için,

(kendi kendileriyle mi

konuşuyorlar!)

düşüncesine kapıldığımız bile oluyor. Ama dikkat edince cep telefonuyla konuştukları belli oluyor.

Yolda rastladıklarımızın belki yarısının ellerinde telefonların olması, yürürken konuşmaları, hele-hele araç içinde ellerinde telefon olan sürücüleri görünce, yaşanabilecek tehlikeleri anımsıyoruz.

Bir zamanlar, sabit telefonlarda bile konuşmak sorunken, hele şehirlerarası konuşmalarda, bağlantı kurulması için saatlerce beklenirken, haberleşme konusunda nerden, nereye geldik!

İnsanlık elbette sadece haberleşme konusunda değil, birçok konularda mesafeler almıştır ve mesafeler katetmeye de devam edecektir. Çünkü ilmin sınırı yoktur.

Cep telefonlarının bu kadar yaygınlaştığını ve vazgeçilmez olduklarını görünce, haliyle geçmiş yılları anımsıyoruz da, aslında, pek de vazgeçilmez olmadıklarını biliyoruz. Şimdi, kazara cep telefonumuzu unutursak sanki büyük bir eksikliğimiz var gibi hissetmekteyiz. Oysa yukarıda da belirttiğimiz gibi, azami 15 yıl önce belki cep telefonunun ne olduğunu bile bilmiyorduk.

Demek oluyor ki,

(medeniyet denilen tek dişi

kalmış canavar)

insanoğlunu esir almış durumda. Ancak, biz bunun farkında bile değiliz! Sadece cep telefonu değil elbet, televizyon, bilgisayar, internet! Bunların hepsi de medeniyetin insanları esir aldığı araç ve gereçleri konumunda.

Cep telefonlarının yok olmalarına yol açtığı kültürel değerlerimiz arasında

MEKTUPLAR

da yer almakta. Zaman, zaman birer edebi yazı şahikası olan mektuplar artık nostalji oldu!

Böyle bir yazı yazmak nereden aklıma esti derseniz, onu da söyleyeyim. cep telefonumu evde unuttuğumu fark ettim de…

ANEKDOTLAR

Misafirliğe gittikleri evde, ev sahipleri televizyonu açmış, bir diziyi izliyorlarmış. İşin gerçeği, misafirler de aynı diziye tutkulu imişler, dolayısıyla onlar da diziyi izlemeye dalmışlar.

Ancak, zaman-zaman verilen reklam aralarında ikramlar ve ufak-tefek sohbetler yapılmış.

Dizi bittikten sonra, hayli geç olmuş. Misafirlerin başı konumunda olan kişi, müsaade isterken ev sahiplerine:

-Artık, Dizinin devamını gelecek hafta bizde izleriz

diyerek samimi bir davette bulunmuş!

***

Tufan sırasında, Hazret-i Nuh’un (O’na ve cümle Peygamberlere salat ve selam olsun) oğlu Kenan ile cep telefonuyla konuştuğunu ve gemiye binmesini istediği bir akademisyen tarafından öne sürülmüştü.

Desenize, cep telefonunun mucidi Hazret-i Nuh imiş!!!

Yazarın Diğer Yazıları