Ahmet Arıtürk

SİNEMA GÜNLERİ ETKİNLİĞİ VE SİİRT'TE SİNEMA NOSTALJİSİ!

Ahmet Arıtürk

Belediye tarafından vatandaşlara moral amacıyla

"arabada sinema günleri"

etkinliği düzenlenmesi, geçmiş yıllarda şehrimizde önemli yerleri olan

SİNEMA KÜLTÜRÜNÜ anımsattı.

Siirt Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğünce eski kredi yurtlar kurumu alanında düzenlenen etkinliğe katılan vatandaşların, alanda kurulan dev ekrana yansıtılan filmi araçlarından izledikleri, bu arada vatandaşlara su ve patlamış mısır ikram edildiği belirtildi. Bu durum bana Şehrimizdeki eski sinemalar konusunda bir nostalji yapmak gereğini hissettirdi.

Şehrimizin sinemayla tanışması çok eskidir. Kesin olmamakla birlikte, Siirtliler ilk sinemayı Halkevinde izlemişlerdir. Ancak, özel sinemaların kuruluşları 1950’li yıllara dayanır. Siirt’te kurulan ilk özel sinemanın adı

(ŞEHİR SİNEMASI)ydı.

Eski Halkevi binasında bugünkü Saraçoğlu Çocuk Yuvasının bulunduğu yerde hizmete girmişti. Halkevinin alt katı büyük bir salon, sahne ve balkondan oluşmaktaydı. Salonun en gerisinde localar ve makinist odası vardı. Localar, 4 kişilikti amma, zaman-zaman 6-7 kişinin de aynı locada film seyrettikleri olurdu. Locaları, genelde aileler bir arada olmak ve filmleri birlikte izlemek için tutarlardı. İlk özel sinemayı kuranlar ÖZGEN kardeşlerdi. Özgen Kardeşlerden Merhum Hayrettin Özgen 1956-1960 tarihleri arasında Belediye Başkanı, 1961-1965 yılları arasında da Milletvekilliği yaptı.

Şehrimizde ikinci özel sinema 1955’li yıllarda

(MARMARA SİNEMASI)

adı altında kuruldu. Sinemayı kuran Siirt’in ilk elektrik ustası rahmetli Vahit

(MOTORCU

VAHİT)

Ardı’ydı. Sinema Eski belediyenin, şimdiki Gazi İlköğretim Okulunun karşısında kurulmuştu. Sonra merhum Behcet ve Şefik Güneş kardeşler tarafından işletildi.

Merhum Vahit Arda’nın Oğlu Muzaffer Ar’da da bilahare

AR SİNEMASI

adı altında sinema kurdu. Bu sinema Şeyh Hasan vakıf külliyesi arasında bulunan bir salonda icrayı sanat yapardı. Sinema, 1950-1970 yılları arasında çok önemli yatırımdı. Özgen kardeşler, bilahare bugün Batı mahallesindeki

ÖZGEN SİNEMASINI

ve onunla birlikte

ÖZGEN OTELİ

ve pasajını kurdular.

Sinemaların, bir de yazlıkları vardı. Çünkü sıcak yaz gecelerinde, hele Şehrimiz gibi sıcak iklimin hüküm ferma olduğu bir yerde kapalı salonlarda film izlemek imkânsızdı. Bunun için sinemalar, kendilerine yazlıklar yapmışlardı. Yaz günleri suareler vardı, matineler olmazdı. Şehrimizdeki birliklerde bulunan askerler (erat) sadece Pazar günleri çarşı çıkışlarında matinelere girebilme iznine sahiptiler. Sinemacılar, girişimlerde bulunarak, gece suarelerine çekmek için komutanlarla anlaşır, askerler tören alanına götürülür gibi, sıra halinde nöbetçi subayların ve inzibatların nezaretinde gece sinemaya getirilip, götürülürlerdi.

Şehrimizde her gece 3 sinemada da ayrı filmler gösterime girerdi. Suareler haricinde Cumartesi ve Pazar günleri askerlere, öğrencilere ve sivillere matineler vardı. Bayanlar matinesi ise önceleri Cuma günleri olmakla birlikte bilahare pazartesi ve Çarşamba günleri de düzenlenmeğe başlandı. Suareler de, matineler de tıklım-tıklım seyirci toplardı. Sinemalar arasında büyük rekabet vardı. O zamanların reklam şekli de bugünkü reklamlardan çok farklıydı. Her sinemanın çığırtkanları vardı. Bu çığırtkanlar, o günün veya gecenin vizyona girecek filminin afişini ilân tabelası şeklindeki tahtaya yapıştırır, ellerinde megafon şeklinde elektriksiz ve ses gücüne dayalı olarak anons yapar, Şehrin çarşılarını, caddelerini, mahallelerini gezerlerdi. Ayrıca, matbaalarda el reklamları bastırılarak, dağıtıldığı olurdu.

Çığırtkanlar meselâ (Bugün Şehir sinemasında bayanlar matinesinde üç film birden!) diyerek filmlerin adlarıyla, başrol oyuncularının adlarını bile söylerlerdi. Bizim çocukluk yıllarımızın en gözde aktörü Ayhan Işık’tı. Bayan olarak da Belgin Doruk, Neriman Köksal en tutulanlarıydı. Muzaffer Tema, Ahmet Tarık Tekçe, Hüseyin Peyda, Hüseyin Baradan ve adlarını unuttuğumuz daha nice isimler çığırtkanlar tarafından yüksek sesle okunurdu.

10-15 yaşları arasında çocukken Pazar günü mutlaka sinemaya giderdim. Pazar matinelerinde bazen dört film birden gösterilirdi. Sinemaların bir de kantinleri vardı. Öğle yemeği niyetine kantinden ekmek, helva alır, 4 filmin dördünü de seyreder, öyle çıkardım. Sinemadan çıktığımız zaman, bazen güneş batmış veya batmak üzere olurdu.

Televizyonların yaygınlaşmasıyla, sinemalar eski revaçlarını büyük ölçüde yitirdiler. Çünkü televizyonlarda artık ya vazgeçilmez diziler var ya da filmler. Her ne kadar yeni vizyona giren filmler olmasa bile, o kadar çok kanal ve o kadar çok dizi-film var ki, meraklıları takip etmekte zorlanıyorlar.

İnanır mısınız, çocukluk yıllarımın sinemalarını çok özlediğim oluyor. Ah, ne güzel günlerdi o günler…

ANEKDOT

Özellikle 1950-1970’li yıllar arasında Şehrimizde sinema kültürü oldukça yaygındı. Her gece suare vardı ve şehrimizdeki her iki sinemanın salonları tıklım-tıklım dolardı. Gündüzleri ise  Çarşamba ve Cuma günleri bayanlar, Cumartesi ve Pazar günleri ise erkekler için matineler düzenlenirdi.

O yıllarda anlatılan bir anekdotu anımsadım. Okuyucularımla paylaşmak istedim.

Anekdot şu:

Çarşamba günü kocasından izin almadan sinemaya giden gelinini, kaynanası, kocasına gammazlamış. Kaynana ile oğlu, geline bir tuzak kurmuşlar. Sinemadan dönen geline, kaynanası:

-Kocan gelince, sinemaya gideceğini söyleyeceğim, bakalım, ona ne cevap vereceksin!

demiş.

Gelin, biraz da küstah bir tavırla kaynanasına cevap vermiş:

-Eh, şikayet edersen, et! Oğlun da kendisini AYHAN IŞIK MI ZANNEDİYOR!

Bu sırada, perdenin arkasına gizlenmiş olan Kocası ortaya çıkarak, karısını üç talakla boşadığını söylenmiş ve:

-Hadi git, git de AYHAN IŞIK İLE EVLEN!

diyerek evden kovmuş, babasının evine göndermiş.

TAŞLAMALAR

BUGÜN BABALAR GÜNÜ

ATATÜRK’TÜR BABAMIZ

BİZ ATAMIZ OLARAK

ONU TANIRIZ YANLIZ

BU MİLLETİN BABASI

MUSTAFA KEMAL ELBET

TÜRKLERİN BABASIDIR

DÜN, BUGÜN, İLELEBET

EN BÜYÜK BABAMIZIN

BABALAR GÜNÜ KUTLU

OLSUN DİYORSAK BİZLER

ELBET ATATÜRK’TÜR BU

RAHMETLE VE MİNNETLE

ATAMIZI ANARIZ

BU MİLLETİN BABASI

MUSTAFA KEMAL PAŞAMIZ

Yazarın Diğer Yazıları