Maşallah, Yüce Rabbim nazardan saklasın! Ben gerçekten çok zeki biriyimdir! Ne kadar enteresan fikirler varsa, hep aklıma düşer!
Şimdi biz, Mustafa Kemal Paşa’nın (ATATÜRK) 16. Kolordu Komutanı iken Siirt’e ilk geliş tarihi olan 14 Eylül gününü
(SİİRT’İN ŞEREF GÜNÜ)
olarak kutluyoruz ya…
Acaba diyorum, Türkiye Cumhuriyetinin 12. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak Siirt’e geliş tarihi olan 12 ARALIK gününü
(SİİRT’İN
İKİNCİ ŞEREF GÜNÜ)
olarak ilan etsek, nasıl olur!
Teklif bizden…
FİRAVUNLAR VE KARUNLAR!
Mısır yöneticilerinin genel adı olmakla birlikte,
Firavun
denilirken kastedilen genelde
Hazret-i Musa
(O’na ve cümle
Peygamberlere salât ve selam olsun)
döneminde yaşayan ve zulmüyle ünlenen 2. Ramses’tir. 2. Ramses’in özellikle Mısır’daki İsraillilere yaptığı zulümler meşhurdur. Kâhinler, doğacak bir İsrailli çocuğun ileride saltanatını yıkacağını haber verdikleri zaman, o yıl doğan bütün İsrailli bebekleri öldürmekte tereddüt bile etmemişti. Ancak,
Yüce Allah’ın (Celle Celelühü)
hikmetine bakın ki, bilmeyerek saltanatını yıkacak olan
Hazret-i Musa’yı, Eşi Asiye Sultan’ın himayesinde sarayında büyütmüştür.
Karun
da, yine aynı dönemde yaşayan Musa Aleyhisselamın ümmetinden ve akrabalarından olduğu hâlde, Fakirliğinde
Hazret-i Allah’ın (Celle Celelühü)
emirlerine son derece muti olan ancak, zenginleştikten sonra kibirlenip, Musa Aleyhisselâma karşı çıktığı için hazineleriyle birlikte yerin dibine batırılan münafıktır. Önceleri fakir ve güzel huyluydu. Tevrât’ı güzel okurdu. Hazret-i Musa buna dua etti ve kimya ilmini öğretti. Karun, Hazret-i Musa’ya iman etmeden önce İsrailoğullarının başında Mısır Firavun’unun temsilcisiydi. İdaresi altında bulunanlara zulüm ve eziyet ederdi. Musa Aleyhisselâma inandıktan veya inanıyor gibi göründükten sonra kendisini ilim ve ibadete verdi. Ondan pek çok şeyler öğrendi. Hazret-i Musa ve kardeşi Hazret-i Harun’dan sonra, İsrâiloğullarının en bilgilisiydi.
Ancak, Şeytanın vesvesesine kapılıp ibadeti terk etti. Dünya malı toplamaya başladı. Zenginleştikçe hırsı arttı ve daha çok mal toplamak gayretine düştü. Kavuştuğu nimetlerin kıymetini bilmedi. Bildiklerini dünya malı toplamak için kullandı. İnsanlara hizmet etmeyi hiç aklına getirmedi. Zenginliği ile dillere destan olup, darbı mesellere geçti. Nitekim,
“Karun gibi zengin.”
sözü, bugün de en çok kullanılan darbı mesellerden biridir. Hazineler dolusu malları oldu. Öyle ki hazinelerinin anahtarlarını, kırk katır taşırdı. Karun zengin olunca, sapıttı, zulüm ve haksızlık yapmaya başladı. Ziynetlerle süslü elbiselerle dışarı çıkar, göğsü ilerde, salınarak kibirle yürür ve elbiseleri yerlerde sürünürdü. Ancak insanlara kötülük edip, peygambere karşı gelmenin cezasını çekti…
Kısacası
(Firavun)
zulmün;
(Karun)
ise kibirin ve bencilliğin sembolleridir. Etrafınıza dikkatlice bakarsanız, son 20 yılda Firavunlaşanları ve Karunlaşanları tanıyacaksınız!
Firavunlaşmak
ve
Karunlaşmak
insanları ebedi azaba götüren en tehlikeli yollardır.
Yüce Allah
cümlemizi Firavunlaşmaktan ve Karunlaşmaktan korusun…
ŞEB-İ ARUS
Hazreti Mevlana'nın 749. Vuslat Yıl Dönümü Uluslararası Anma Törenleri Konya’da devam etmekte. Mevlana Kültür Merkezi'nde, "Dostluk Vakti" temasıyla düzenlenen Anma Törenleri 17 Aralık’ta (ŞEB-İ ARUS) etkinlikleriyle son bulacak.
Mevlana'nın anıldığı törenlerde icra edilen sema ayini, Mevleviliğin temel felsefesini yansıtan önemli semboller içermekte.
Sema genel olarak, kainatın oluşumunu, insanın âlemde dirilişini, Allah'a olan aşk ile harekete geçişini ve kulluğunu idrak edip insan-ı kamile doğru yönelişini ifade ediyor.
Asırlardır Mevlevi dervişlerince icra edilen ayinlerde semazenlerin giydiği kıyafetler de bu felsefenin önemli sembolleri arasında yer alıyor.
Hazreti Mevlana, kâinatta canlı ve cansız tüm varlıkların bir dönüş içinde olduğunu ve bu dönüşün başıboş değil, Allah'ı zikrederek yapıldığını düşünerek, bu coşku ile sema ediyor.
Günümüze kadar Mevlevi zikri olarak süregelen sema, Cenabıhakk'a ulaşma gayesinin aracı olarak görülüyor.
Konya’da anma etkinlikleri devam ederken, istedik ki, Hazret-i Mevlana’nın ebediyete intikal tarihi olan 17 Aralık günü icra edilecek düğün günü ya da vuslat günü manasına gelen “Şeb-i Arûs“ hakkında kısa bir yorum yapalım.
Şeb-i Arus, Hazret-i Mevlana Celaliddin’i Rumi Hazretlerinin ebediyete intikal ettiği gece anlamında kullanılsa da asıl anlamı (GERDEK GECESİ)dir. (ARUS) bizim Siirtçe Arapçamızda da (GELİN) demektir. (ŞEB) ise (GECE) dir.
Hazret-i Mevlana, Yüce ALLAH’A kavuşacağı geceyi özlemle beklerken, bunun ölümle olacağının bilincindeydi. Bunun için de
(VUSLAT GECESİ)
anlamında bu deyimi kullanmıştır.
Bizim Arapça (Siirtçe) dilimizde (ARUS) kelimesi (GELİN) anlamına gelir ki, özellikle, geçmiş yıllarda Şehrimizde yapılan düğünlerde söylenen türkülerde, şarkılarda (ARUS) kelimesi hep (GELİN) anlamında kullanılmıştır. Örnek olması açısından düğünlerde söylenen Siirtçe bir dörtlüğü sunalım:
CİNE-CİNE CİNE
CIBNEL ARUS CİNE
NINE BOŞ IKFİRE
MİT TAKSİ MOY KEFFİNE
Bir de, bu Siirtçe dörtlüğün Türkçe karşılığını sunalım:
GELDİK-GELDİK GELDİK
GELİNİ GETİRDİK DE GELDİK
O KADAR ÇOĞUZ Kİ
YÜZ TAKSİ YETMEZ ARTIK
Mevleviliğin felsefesi üç kelimede saklıdır.
“Hamdım, Piştim, Yandım”
kelimeleri Mevlevilerin kuralıdır.
Hazret-i Mevlânâ Celaleddin-i Rumi’nin öldüğü geceyi anmak için Konya’da düzenlenen törenlerin son gecesine
(ŞEB-İ ARUS GECESİ)
denilir. Bilindiği gibi yıllardan beri Konya’da ŞEB-İ ARUS etkinlikleri düzenlenmektedir. Mevlânâ Celaleddin-i Rumi Hazretleri’nin ebediyete intikali Miladi takvime göre tarihi 17 Aralık 1273’tür. 7 Aralık günü başlayan etkinlikler veya gerçek bir tanımlamayla “Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri” 17 Aralık gecesi yapılacak törenlerle sona erecektir. Hafta boyunca düzenlenen etkinlikler halk arasında (ŞEB-İ ARUS) olarak tanımlanır.
Hazret-i Mevlana ölüm gününü “Hakk’a vuslat” yani “Yaradana Kavuşma” (Düğün Günü-Gecesi) saymıştır, Hz. Mevlana “Herkes ayrılıktan bahsetti, bense vuslattan” der. Ölüm Mevlana için kişinin aslına dönüşü, kaynağının ilahi bir cevher olması nedeniyle “Allah’a dönüş” olarak yorumlar. Bir başka ifadeyle ölüm “cismin ortadan kalkması değil, Allah’a doğru uçmasıdır”.
Bu yıl 7 Aralık’ta başlayan ŞEB-İ ARUS haftası Hazret-i Mevlana’nın ebediyete intikal gecesi olan 17 Aralık’ta son bulacak.
Ölüm, Müslümanlık öncesi Türklerde de aynı şekilde ifade edilmekteydi. Sadece Hazret-i Mevlana’nın değil, bütün Müslüman mutasavvıfların görüşleri budur. Nitekim bir büyük mutasavvıfın şöyle bir deyişi vardır:
SEVEN, SEVİLENDEN İSTEDİ LİKASINI,
SEVİLEN, SEVENE ETTİ İLKASINI
SEVEN, SEVİLENLE BİR OLUR
GİYİNDİ Mİ AŞKIN HIRKASINI
Evet, 07 Aralık 2022 günü Konya’da başlayan Hz. Mevlâna'nın 749. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma etkinlikleri 17 Aralık 2022’de düzenlenecek (şeb-i arus = vuslat gecesi) ile sona erecektir. Maalesef, Hazret-i Mevlâna’yı layıkıyla bildiğimizi söyleyemeyiz. Acaba, bu kadar sahiplendiğimiz Hazret-i Mevlana’nın en önemli eseri olan (MESNEVİ) yi okumuş kaç kişi vardır. Yine de Hazret-i Mevlana’nın (GEL-GEL, YİNE GEL) sözleriyle başlayan deyişini bilmeyenimiz duymayanımız yoktur.
"BAZA BAZA HER ANÇİ HESTİ BAZA
GER KAFİR-U GEBR-U PUT-PERESTİ BAZA
İN DERGEH-İ MA, DERGEH-İ NÖVMİDİ NİST
SAD BAR EGER TÖVBE ŞİKESTİ BAZA"
Bu meşhur deyişin bir de Türkçe anlamını sunalım:
GEL-GEL YİNE GEL
KAFİRSEN, ATEŞPERESTSEN, PUTPERESTSEN YİNE GEL
BİZİM KAPIMIZ ÜMİTSİZLİK KAPISI DEĞİLDİR
TEVBENİ YÜZ DEFA BOZMUŞ OLSAN YİNE GEL
Ebediyete intikalinin 749. yıldönümünde sonsuz hoşgörüsüyle insanlığa ışık tutan Hazret-i Mevlana’yı rahmetle, minnetle ve saygıyla anarken yazımızı MESNEVİ’SİNDEN VUSLATI terennüm eden bir bölümüyle noktalayalım:
HÂL, GÜZEL BİR GELİNİN CİLVESİDİR, MAKAMSA
GELİNLE HALVET OLUP, ERİŞMEKTİR VUSLATA
GELİNİN CİLVESİNİ, BAŞKALARI GÖRSE DE
VUSLATI, PADİŞAHA MAHSUSTUR BİL YİNE DE
GELİN CİLVELENSE DE, HAVAS İLE AVAMA
ONUNLA HALVET EDEN PADİŞAH OLUR AMMA
SOFİLER İÇİNDE HÂL EHLİ ÇOKTUR VELÂKİN
MAKAM SAHİBİ OLAN, NADİR BULUNUR BİLİN
ELÇİYE HABER VERDİ, CANIN MENZİLLERİNİ
ANLATIP ÖMER O’NA, RUHUN SEFERLERİNİ
ZAMAN DIŞI ZAMANDAN, ZAMANDAN DIŞTA OLAN
AZAMETLE MÜCEHHEZ KUTSİYET MAKAMINDAN
VE RUH SİMURGUNUN BU ÂLEME GELİŞİNDEN
ÖNCEKİ UÇUŞLARI ANLATILDI YENİDEN
RUHUN O ÂLEMDEKİ UÇUŞU UFUKLARI
AŞIYOR, ÇEKİYORDU BUNDAN İŞTİYAKLARI
İŞTİYAK ÇEKENLERİN ÜMİT VE HIRSLARINDAN
İLERİ GİDİYORDU AŞARAK UFUKLARDAN
O YABANCI ÇEHRELİ ZATI DOST BİLEN ÖMER
CANININ, HAK SIRRINI DİLEDİĞİNİ ANLAR
ŞEYH, KÂMİLDİ; MÜRİDİN, TAM BİR İSTEĞİ VARDI
YOLCU GAYET ÇEVİKTİ VE AT DA KAPIDAYDI
İRŞAT EDİLMEK İÇİN KABİLİYETLİ GÖRDÜ
O MÜRŞİT, TEMİZ YERE, EKTİ TEMİZ TOHUMU
TAŞLAMA
HANİ SOSYAL ADALET
SÖYLENENLER HEP LÂFTA
BİR YANDA KARUNLAR VAR
HARUNLAR ÖBÜR YANDA
BİL HEM FİRAVUNLAŞIR
HEM DE KARUNLAŞIRLAR
BUGÜN BAŞKA KONUŞUR
DÜNÜ, TEZ UNUTURLAR
SOSYAL ADALET OLSA
NE YOKSUL KALIR, NE AÇ
KİMİMİZ KARUN GİBİ
KİMİMİZ NANA MUHTAÇ
MUSA GİBİ GELEREK
FİRAVUNLAŞAN ONLAR
HARUN GİBİ GELDİLER
SONRA KARUNLAŞTILAR
BİL Kİ MİLLET MALINI
YİYENLER İFLAH ETMEZ
FİRAVUN’A, KARUN’A
NAR-I CEHENNEM YETMEZ
KARUNLARDA PARA ÇOK
ONLAR ALIRLAR ELBET
(BAHAR GELECEK) DERLER
SABRET EŞEĞİM, SABRET!