Siirt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi tarafından “
ULUSLARARASI OKSİDENTALİZM SEMPOZYUMU”
adı altında bir sempozyum düzenlendiğini duyunca, doğrusu merak ettik.
“OKSİDENTALİZM”
kelimesi tanıdık bir kelime olmadığı gibi ne Türkçe, ne Arapça, ne de Kürtçe bir kelime de değil. Bunun yanında yabancısı olduğumuz bir kelime daha var,
ORYANTALİZM.
Araştırdık ve gördük ki Türkçe’de
şarkiyat
, Arapça’da
istişrâk
kelimeleriyle ifade edilen oryantalist için
müsteşrik
kelimesi de kullanılmaktadır.
Oryantalizm, Doğu dünyasına yönelik akademik çalışmaları ifade eder. Bu tanıma göre Şarkı öğreten, yazıya döken veya araştıran kimseye Oryantalist, yaptığı işe de oryantalizm denir. Oryantalizmin ikinci düzlemi ise, Batı ve Doğunun ontolojik ve epistemolojik ayrımı sonucunda oluşmuştur. Genel olarak oryantalizm, Batı dünyasının Doğu ülkeleri üzerinde hakimiyet oluşturmalarına yol açan ön yargılı, fantezilere, imajlara ve hayallere dayalı düşünce sistemidir.
Oryantalistlerin sistemleştirdikleri ve açıkladıkları anlamda, Doğu ve Batı farklılığının tarihsel temelleri ve kavramsal şekillenişi Eski Yunan toplumuna kadar götürülebilir. İlyada destanındaki Asya imajı ve Grek olmayan Asya fikri bu şekillenişin çoğunlukla ilk tarihsel kayıtları olarak kullanılır. Avrupa’nın İslamla karşılaşması ve Batı olarak ortaya çıkmış bilinçlenmenin başlangıcını ise 11-13. yüzyıllar arasında Haçlı Seferleri oluşturmuştur. 14. yüzyılda oryantalist çalışmaların fiili olarak başlaması Katolik kilisesi öncülüğünde 1312’de Viyana’da toplanan Viyana Konsilinin aldığı Paris, Oxford, Bologna, Avignon ve Salamanque şehirlerinde Arap, Grek, Süryani ve İbrani dillerinde bir seri kürsü kurulması kararıyladır. O dönemki Hıristiyan dünyasındaki eğilim Kur’an’ın zayıflığının kanıtlanması gibi arayışlar üzerinde yoğunlaşmıştı. İslam’ın teolojik/entelektüel araçlarla fethedilebileceğine ve sahte bir din olduğunun kanıtlanabileceğine dönük inançlar bu dönemdeki arayışların temel karakterlerini yansıtıyordu. Hıristiyan dünyasının islamı itibarsızlaştırma çabasına örnek olarak 14. yüzyılda yazılmış Dante’nin İlahi Komedyası gösterilebilir.
Batılı bazı düşünürler, Doğulu eserlerin kısmen ele alınmalısı görüşünden hareketle Doğulu eserlerin tamamının okunmasının gerekli olmadığını bunların yalnızca fragmanını izlemenin bu anlamda yeterli olduğu görüşündedirler. Bu düşüncelerle kendi makaslamalarıyla en önemli eseri olan “Arap Yazını Seçkisini” oluşturur ve bu kitap uzun yıllar boyunca şark araştırmaları yapan Avrupalı öğrencilerin temel kaynak kitabı olarak kullanılır. Böylelikle, okur da zamanla şarkiyatçılığın çabalarını unutur, şarkın bir şekilde ifadesini bulan yeniden yapılandırılışını şark diye görüp kabullenir. Şark, şarkiyatçının akılcılığıyla örtülür; Şarkiyatçının ilkeleri onun ilkeleri olur.
İlk oryantalistler (Renan, Sacy), Doğu’nun anlatımını sahneye çıkmadan mizanseli olarak gerçekleştirdiler. Yani hiç Doğu’da bulunmadan kitaplara dayalı bir oryantalizm ortaya koydular. Daha sonra sahnenin yönetilmesi gerektiği görüldü ki, yönetim oyununda kurumlar ve hükümdarlar ön plana çıkmaya başladı.
Oryantalizm, bir anlamda Doğu’nun sömürgeleştirilmesini meşrulaştırma çabasıdır.
Oryantalist; Doğu tarihi denince akla gelen bir simadır, Doğu’nun ayrılmaz bir parçası ve şekillendiricisidir. Onun Batı’dan gelen karakteristik alametidir. Bir dizi inanış ve bir tahlil metodu olarak gelişmeye kapalıdır.
Oksidentalizm ise Garbiyatçılık olarak Türkçeleştirilebilir. Oksidentalizm, oryantalizmin yarattığı bilgi nesnesi olan “Doğu”nun bir tür karşıtı olmaya aday Batı bilgisi arayışıdır.
Kapitalizmin yayılmasıyla birlikte Batı’nın giriştiği yoğun sömürgeleştirme faaliyetlerinin, yeniden Avrupa’nın politik çıkarları lehinde kurulması hedeflenmektedir. Sosyolog ve Sosyal Bilimci Prof. Dr. Şerif Mardin (merhum) bu bağlamda oksidentalizmi ‘yerlici hareketler’ olarak adlandırır ve bu kavramı şöyle açıklar:
“Ancak çağdaş ideolojilerin dine yer vermiş olanları bile gene bütün sorunları çözmüyorlar, karşılarında ‘yerlici’ hareketleri buluyorlar: Batı uygarlığının çarptığı ve çarptığında dağıttığı uygarlıklarda Batı’ya karşı bir kızgınlık uyanmıştır. Batı toplumunun bir yaşama dizgesini tümüyle ortadan kaldırmaya ve yerine bir diğerini koymayı amaçlayan yönlerine bakılırsa bu karşı koymayı doğal saymak gerekir. Batı’yı ‘tümden inkar’ın tepkisiyle ortaya çıkan, geleneksel uygarlığın değişikliğe uğramadan yeniden yaşamasını amaçlayan ideolojilere de ‘yerlici’ ideolojiler diyoruz. Bu kavram, ‘revitalization movement'(geleneksel kültür ögelerini canlandırma hareketi) ile geniş çapta çakışır.”
Oksidentalist söylemde Batı’nın anlamıyla ilgili şu sonuca varılabilir: Batı, Doğu’nun hem kültürel aidiyetindeki çatlağı yaratan hem de çatlağı kapatmak için tarihi tecrübesinin teknik boyutu ithal edilmek zorunda kalınan ancak kendi kültürünün korunması yoluyla aşılacağına inanılan bir makro ‘ideoloji’dir.
Dileriz ki, Siirt Üniversitesi tarafından organize edilen sempozyumdan amacına uygun sonuçlar elde edilir. Özellikle, İlahiyat Fakültesi öğrencileri geleceğe yönelik atılacak adımları sağlamış olurlar.
TAŞLAMA
SAĞLIKÇILARIN HAKKI
VARSA HASTALARIN DA
ELEBTTE BİRDEN FAZLA
HAKLARI VAR UNUTMA
NE ŞİŞ YANSIN, NE KEBAP
NE DOKTOR, NE DE HASTA
UĞRAMASIN ELBETTE
ŞİDDETE, HAKSIZLIĞA
HASTA HAKLARI GÜNÜ
DİYE BİR GÜN VAR BELLİ
BUNA UYUYORLAR MI
SAĞLIK GÖREVLİLERİ
DOKTOR DERTLİ, HASTALAR
DAHA DA DERTLİ İNAN
HİZMETTE ORTASINI
BULMAK GEREK O ZAMAN