DEVR-İ SABIK ne anlama gelir. Yeni gelen yönetimin/iktidarın, kendinden önceki dönemi sorgulaması, hesap sorması, anlamında kullanılan bu ifade literatürümüzde yerini almıştır. İktidarlar değişince devri sabık yaratmalı mı, yaratılmamalı mı! Gelin, bu sorunun cevabını irdeleyelim.
AKP iktidarı, sözün tam anlamıyla kendi zihniyetine göre bir devri sabık yarattı. Ergenekon, Poyrazköy, Balyoz gibi kumpas davalar, 28 Şubat yargılamaları, hatta FETÖ kapsamında yapılanların tümüne yakını bir
DEVRİ SABIK
yaratıldığının belirgin alametleridir.
Peki, 21 yıldan beri Türkiye’de hükümferma olan AKP iktidardan düşerse, yerini alacak iktidar bir DEVRİ SABIK yaratacak mı, yaratmayacak mı!
Millet ittifakı sürekli olarak 6’lı çetelerden, bir şekilde iç edildiğini öne sürdüğü 418 milyar dolardan, usulsüz ihalelerden, atamalardan, milli kaynakların birilerine peşkeş çekilmesinden, yağmalardan, talanlardan, vurgunlardan, rantlardan, adalet teşkilatındaki haksız kararlardan ve benzeri, hepsi de ağır suç kapsamında mütalaa edilebilecek icraatlardan dem vurmaktadır. Peki iktidar değişir ve millet ittifakı yönetimi devralırsa, öne sürdüğü bütün bu haksızlıkların, hukuksuzlukların, adaletsizliklerin hesabını sormayacak mı! Eğer soracaksa, ne alâ, eğer sormayacaksa, bu gün konuştukları
(BOŞ HAVANDA SU DÖVMEK)
durumuna dönüşür.
Gerçekte, Türkiye gibi demokrasinin tam anlamıyla işlemediği ülkelerde,
DEVR-İ SABIK
YARATMAK ESAS OLMALIDIR.
Devri sabık yaratılacak ki, iktidarlar daha dikkatli davransın, günü gelince ve iktidar değişince, hukuk önünde hesap vereceklerinin bilincine sahip olsunlar.
Millet ittifakının Cumhurbaşkanı Adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun sadece bir konuşmasından örnek verelim ve soralım. “Biz iktidara ne için yol, köprü, hastane yaptıklarını sormuyoruz. Bu işleri, normal muhammen bedellerinin neden beş-on katına yapıldığını soruyoruz” dedi ya! Peki iddiaları doğruysa iktidara geldiklerinde bunun hesabını yasal yollardan sormayacak mı!
Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin aynı zarfta bulunan dört oydan birini geçersiz, üçünü geçerli saymasının hukuk önünde hesabı verilmeyecek mi. Akla gelen o kadar istifhamlar var ki, millet ittifakı cumhurbaşkanlığı seçimini alır ve hele-hele TBMM’nde anayasayı değiştirecek bir çoğunluk sağlarsa, devri sabık yaratmaz ve hesap sormazsa namerttir!
İşlenmiş haksızlıklar, hukuksuzluklar, adaletsizlikler varsa, iktidara gelen yeni yönetimler mutlaka, ama mutlaka hesabını sormalı ve DEVR-İ SABIK YARATMALIDIRLAR.
YEZİD’İN SOYU!
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na daha önce de fiili saldırılar ve linç girişimlerinde bulunulmuştu. Ancak, Millet İttifakının da Cumhurbaşkanı Adayı olduğu kesinleşince sözlü ve fiziki saldırıların dozajı da yükseldi. Adıyaman’ın Kâhta ilçesinde yaşanan durum, bütün Türkiye’nin malumu.
Kemal Kılıçdaroğlu, gerçekte şeceresi müseccel bir SEYYİD’TİR. Yani, Peygamber Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMED’İN (O’na Al Ve Ashabına Salat Ve Selam Olsun) soyundan gelmektedir. Ehlibeytin Haydaran Koluna mensuptur. Evladı Resulullah’tır. Kemal Kılıçdaroğlu’na sözlü ve fiziki saldırılarda bulunanlar ve saldırıda bulunmaları için talimat verenler bunu biliyorlar mı, bilmiyorlar mı. Bizce gayet iyi biliyorlardır.
Peki, Kemal Kılıçdaroğlu’nun
SEYYİD
olduğunu bile-bile sözlü ve fiili saldırılarda bulunanların Peygamber Efendimize hiç mi saygıları yok ki, O’nun ehli beytinden birine böyle saldırılarda bulunuyorlar.
Ehli beyte saldırıların tarihi
KERBELA’YA
kadar uzanır. Hazret-i Hüseyin’i ve ehli beyitten 72 kişiyi şehit edenler de sözde Müslümandılar. Yezit melununun adamlarıydılar. Yezit onları doyuruyordu, yüksek maaşlara bağlamıştı. İşte, günümüzde de olay aynıyla vaki.
YEZİD’İN SOYUNDAN GELENLER,
evladı Resulullah olduğu kesin olan Kemal Kılıçdaroğlu’na sözlü ve fiziki saldırılarda bulunmaktadırlar. Yani Yezid’in soyu o günde vardı, bugün de var. Gelin, Peygamber Efendimizin ehli beyt’le ilgili tavsiyesine kulak verelim:
- “Ey insanlar! Ben de bir insanım. Yakında Rabbimin elçisi bana da gelecek ve ben onun dâvetine uyup gideceğim. Size iki önemli şey bırakıyorum. Biri, insanı doğruya götüren bir rehber ve nur olan Allah’ın Kitâbı Kur’an’dır. Ona yapışın ve sımsıkı sarılın! Size bir de Ehl-i Beyt’imi bırakıyorum. Allah’tan korkun da Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın! Allah’tan korkun ve Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın! Allah’tan korkun ve Ehl-i Beyt’ime saygılı davranın.”
Peygamber Efendimizin
“Allah’tan korkun ve
ehl-i beytime saygılı olun”
cümlesini üç defa tekrar etmiş olması ne kadar dikkat çekicidir, değil mi.
TAŞLAMA
BİR YERDEN TALİMATLI
PROVOKASYONLAR YAPAN
BENİM GÖRÜŞÜM BUDUR
HATTA EMİNİM BUNDAN
ORTAMI GERMEK KİMİN
İŞİNE GELİR DEYİN
GERGİNLİKTEN BESLENEN
SİZCE KİMDİR SÖYLEYİN
KORKU YARATMAK KİMİN
İŞİNE GELİR DÜŞÜN
NELER-NELER OLMUŞTU
SEÇİM KAYBEDİLEN GÜN
ALEVİYMİŞ, SÜNNİYMİŞ
BE EDEPSİZ SANA NE
FATİHA OKUMAYI
VEREN KİM TEKELİNE
İSTER ALEVİ OLSUN
İSTERSE SÜNNİ OLSUN
KENDİ İTİKATIDIR
BİLMELİSİN BU ONUN
GERMEYİNİZ ÜLKEYİ
SÜNNİ-ALEVİ DİYE
DİN-İ İSLAM TAPULU
DEĞİLDİR HİÇ KİMSEYE
DİNİ, MEZHEBİ DAHİ
ADALETTİR DEVLETİN
ADALET OLMAYINCA
DİN-İMAN DA YOK BİLİN
EDEPSİZLER, SOYSUZLAR
GERİYORLAR MİLLETİ
TAPULU MÜLKLERİ Mİ
SANIYORLAR DEVLETİ
SEÇİMLERLE GELENLER
YİNE SEÇİMLE GİDER
ANCAK DİKTATÖRLERDİR
GİTMEK İSTEMEYENLER
İYİ Kİ TÜRKİYE’ÐE
DEMOKRASİ İŞLİYOR
YA DİKTATÖRLÜK OLSA
BAK, GÖR NELER OLUYOR
DİKTATÖR OLANLARIN
ORTAK ÖZELLİKLERİ
KOLTUKTA KALMAK İÇİN
ÖLDÜRTÜR ONBİNLERİ
YA DEVLET BAŞA DERLER
YA KUZGUN LEŞE DERLER
BIRAKIR MI KOLTUĞU
SEÇİMLE DİKTATÖRLER