Gerçekten, ah biz Müslümanlar! Daha doğrusu ah bu Müslümanların yobaz takımı!!! Johannes Gutenberg matbaayı icat ettiği zaman,
(Gavur
İcadı!)
denilerek Osmanlı İmparatorluğuna sokulması ve kullanılması yasaklandı. Bu yüzden Matbaanın 15. yüzyılda icat edilmesine karşılık, Osmanlı İmparatorluğuna girişi 18. yüzyılda oldu.
O yıllarda, Osmanlıların tebaası durumunda olan Yahudiler, Ermenler ve Rumlar bile matbaayı bizden evvel kullandılar. Çünkü onlar Müslüman değildi, gâvur oldukları için, gâvurları taklitte serbesttiler!
İnsanlar Ay’a çıkmak için çalışmalar yaparlarken, bizim yobazlar Ay’a çıkılacağına inanmanın büyük bir günah olduğunu öne sürüyorlardı. İnsanlar, hiç Ay’a çıkabilirler miydi!
Ama, 16 Temmuz 1969 günü Neil Armstrong adlı astronot Ay’a ilk adımı attı. Ay’a ayak bastığında ilk söylediği tarihi cümle şu olmuştu:
“Bir insan için küçük, insanlık için büyük bir adım.”
İlk insan Ay’a çıkmıştı amma, yobaz kafalılar yine de kabullenmiyorlardı. Ay’a çıkıldığına inanmanın dahi küfür olduğunu söylüyorlardı.
Sonra bir de baktık ki, Müslümanlar kendi kendilerine bir anekdot uydurmuşlar. Güya Ay’a ilk ayak basan Neil Armstrong Mısır’a turistik bir geziye gitmiş, orda ezan sesini duymuş ve bunun ne olduğunu, çünkü aynı sözleri Ay’a ilk indiğinde duyduğunu söylemiş de Müslüman olmuş!
Tabii, bu söylentiler yanında, hemen
RAHMAN SÜRESİ AKILLARINA GELDİ. Sure-i celilede mealen:
“Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz.”
Buyrulmaktaydı, işte o büyük güç Ay’a gönderilen
APOLLO’YDU
! Bir de,
Kaptan Cousteau (Kusto) tarafından
Cebelitarık boğazında iki denizin sularının birbirine karışmadığı tezi ortaya atıldığı zaman da, benzeri açıklamalar yapıldı. Kur’an-ı Kerim’in
RAHMAN
süresinde mealen;
“(Suları acı ve tatlı olan) iki denizi salıvermiştir; birbirine kavuşuyorlar. (Fakat) aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmıyorlar.”
Denilmekteydi. Yani Kur’an-ı Kerim 15 asır öncesinden bu gerçeğe işaret etmişti, etmişti amma, Müslümünlar ancak Kaptan Kusto söyledikten sonra ayet-i kerimeyi anımsadılar. Hatta anımsamakla kalmayıp, Kaptan Kusto’nun, bunun Kur’anda yazılı olduğunu öğrenince Müslüman olduğunu bile yaydılar!
Daha sonra Amerika Kıtasının Müslümanlar tarafından keşfedildiğine dair iddialar ortaya atıldı. Hatta bu iddiayla yetinilmeyerek, Amerika’ya yerleşen ilk Müslümanların Küba’nın bir tepesine cami inşa ettikleri bile söylendi.
Yine iddiaya göre Amerika’nın İslam’la tanışması 12. yüzyıla kadar dayandırırken, Amerika’yı Kolomb’un değil, 1178’de Müslümanların keşfettiği öne sürüldü. İddiaya göre, 1178’te Müslüman denizciler Amerika kıtasına ulaşmış. Hatta Kristof Kolomb anılarında Küba kıyılarındaki dağın tepesinde bir camiin varlığından bahsediyormuş!
Doğrusunu isterseniz, her işi İslamiyete bağlamakta üstümüzde yoktur. Amerika’yı da keşfedenler Müslümanlar olduğuna göre, bugün İslam âleminin neden bu kadar geri kaldığının açıklamasını kim yapacak, bekliyoruz!
ONLAR VAKFETTİ, BİZ YAĞMALIYORUZ!
Bütün Anadolu’da olduğu gibi, ilimizde de vakıf yağması alabildiğine sürüp gidiyor. Siirt, vakıf gayrimenkulleri yönünden zengin bir beldedir. Sadece il, ilçe merkezlerinde değil, köylerde bile başta camiler olmak üzere, birçok hayır kurumlarına ait vakıf gayrimenkuller vardır. Sadaka-i cariye hükmünde olan Vakıflar konusuna atalarımız büyük titizlik göstermişlerdir. Geçmişte, atalarımız en güzel gayrimenkullerini vakıf hizmetlerine adamaktan imtina etmemiş, bu konuda adeta birbirleriyle yarış içinde olmuşlardır. Camiler yanında, gelirleri medreselere, hanlara, kervansaraylara, yollara ve daha nice kamuya yönelik hizmetlere tahsis edilmiş vakıflar vardır.
İnsanoğlunun öldükten sonra amel defteri kapanır amma, arkalarında sadaka-i cariye bırakanların amel defterleri asla kapanmaz. Hayır işlerine vakfettikleri gayrimenkuller amaçlarına uygun kullanıldıkları sürece, amel defterlerine sevaplar yazılmağa devam edilir.
Vakıflar, bütün toplumun malıdırlar. Bu bakımdan, vakıf konusuna gereken hassasiyetin gösterilmesi, bu toplumda yaşayan herkesin görevidir. O kadar çok konularda vakfiyeler ihdas edilmiş ki, bunları düşündüğünüz zaman, atalarımızın toplumsal konularda ne kadar hassas oldukları ortaya çıkar.
Sadece camiler ve medreseler için değil, öyle toplumsal sorunlar için vakıflar ihdas edilmiş ki, bu kadar ileri görüşlü olan atalarımızı rahmetle ve minnetle anmak durumundayız. Düşünün ki, yere balgam atan densizin attığı balgamı temizlemek, insanların ikamet alanından uzaklaşmalarını sağlamak için meskun olmayan mahallere, pekmez kapları koyarak haşereleri (sinek gibi) o yönlere çekmek, yetim kızları evlendirmek, dullara yardım etmek, hastalar için şifahaneler, yaşlılar için dar-ul acezeler kurmak. Ve aklımıza gelmeyen daha nice toplumsal konular için kurulan vakfiyeler vardır.
İşin gerçeğini söylemek gerekirse, Siirt, vakıf gayrimenkulleri açısından zengin olmakla birlikte, helâl-haram demeden kırıştıran haramzadeler sebebiyle bu özelliğini giderek yitirmektedir. Çünkü alabildiğine vakıf yağması var. Atalarımız vakfettiler, biz yağmalıyoruz. Bu yağmada hepimizin payı ve vebali bulunmaktadır. Çünkü gözümüzün önündeki bu yağmaya karşı
“BANA NECİLİK”
karakterimiz olmuş gibi…
Tabii, bizzat vakıflar idaresinin de zaman - zaman vakıf gayrimenkulleri çeşitli kılıflar altında peşkeş çektiğini görmezden gelemeyiz.
Yazık, hem de çok-çok yazık!
TAŞLAMA
MEĞER AMERİKA’YI
MÜSLÜMANLAR KEŞFETMİŞ
VAY YALANCI KOLOMB VAY
ALDANMIŞIZ BU NE İŞ
BİR DE CAMİ YAPMIŞLAR
İLK KÂŞİFLER KÜBA’DA
MÜSLÜMANLAR İBADET
ETSİN DİYE ORADA
AY’A ÇIKAN İLK İNSAN
DAHİ MÜSLÜMAN OLMUŞ
ÇÜNKÜ AY’A İNERKEN
EZAN SESİN DUYMUŞ
BİZİM İŞLERİMİZ HEP
ZÜĞÜRT TESELLİSİDİR
DİNİMİZİ YOBAZLAR
YÖNETİYOR BELLİDİR
LÂİKLİĞE, DİNSİZLİK
DİYOR KİMİ YOBAZLAR
FETÖ’YE BENZEMEKTE
BİLİN BU HOKKABAZLAR
DİN KUTSALDIR ELBETTE
YOZLAŞTIRMAYIN SAKIN
SİYASETİN ALETİ
YAPMAYI DA BIRAKIN
ELBET HERKESİN DİNİ
KENDİSİNE KUTSALDIR
SENİN DİNİN SANAYSA
BENİM DİNİM BANADIR
BU DEVLET YOBAZLARDAN
ÇOK ÇEKMİŞTİR DİKKAT ET
(DİNDAR) AYRI BİR KAVRAM
(DİNCİ) AYRIDIR ELBET
UYANIK OLMALIYIZ
YOBAZLARA KARŞI BİZ
YOBAZLARDAN ÇOK ÇEKMİŞ
BU AZİZ MİLLETİMİZ