- Haberler
- Siirt Haber
- Siirtli Avukat Siyahtoprak'tan Önemli Bilgiler: Gizlice Alınan Kayıt, Delil Olur mu?
Siirtli Avukat Siyahtoprak'tan Önemli Bilgiler: Gizlice Alınan Kayıt, Delil Olur mu?
Akıllı telefonlar, güvenlik kameraları ve ses kayıt uygulamaları artık hayatın her alanında.
Bu durum, hukuki uyuşmazlıklarda kamera ve ses kayıtlarının delil olarak sunulmasını da son derece yaygın hâle getirmiştir.
Ancak kamuoyunda sıkça dile getirilen “kayıt varsa sorun yoktur” düşüncesi, hukuk sistemi açısından ciddi yanılgılar barındırmaktadır.
Türk hukukunda temel ve değişmez ilke şudur: Hukuka aykırı şekilde elde edilen deliller, mahkemelerde dikkate alınamaz.
Bu ilke yalnızca bir usul kuralı değil, aynı zamanda Anayasal bir güvencedir.
Anayasa’nın 38. maddesi açıkça, hukuka aykırı delillerin hükme esas alınamayacağını düzenlemiştir.
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206/2-a ve 217/2 maddeleri de bu anayasal ilkeyi somutlaştırmakta;
hukuka aykırı şekilde elde edilen delillerin yargılamanın hiçbir aşamasında kullanılamayacağını hüküm altına almaktadır.
Ses kayıtları bakımından Yargıtay’ın yaklaşımı özellikle katıdır.
Kişiler arasındaki özel konuşmaların, karşı tarafın bilgisi ve rızası olmaksızın kayda alınması,
Türk Ceza Kanunu’nun 132. maddesi uyarınca haberleşmenin gizliliğini ihlal suçunu oluşturabilmektedir.
Bu nedenle gizlice alınan ses kayıtları, kural olarak hem suç teşkil eder hem de delil olarak kabul edilmez.
Ancak hukuk, her olayı kendi somut şartları içerisinde değerlendirmektedir.
Yargıtay içtihatlarıyla kabul edilen önemli bir istisna bulunmaktadır.
Kişinin ani gelişen bir durum karşısında, kendisine yönelen açık ve ağır bir haksız fiili başka türlü ispatlama imkânı bulunmuyorsa,
yalnızca bu fiili belgelemek amacıyla alınan ses veya görüntü kayıtları hukuka uygun delil sayılabilmektedir.
Bu istisnanın kapsamı oldukça dardır.
Planlı, sistematik veya alışkanlık hâline getirilmiş kayıtlar hiçbir şekilde hukuka uygun kabul edilmez.
Ayrıca kayıtların amacı savunma sınırını aşar ve karşı tarafın özel hayatını ihlal edecek boyuta ulaşırsa,
delil niteliği tamamen ortadan kalkar.
İşyerleri, apartmanlar ve siteler gibi ortak alanlarda kullanılan kamera sistemleri bakımından da ölçülülük ilkesi esastır.
Kamera kayıtlarının önceden açıkça bildirilmiş olması, yalnızca güvenlik amacıyla kullanılması ve
kişilerin özel yaşam alanlarını kapsamayacak şekilde konumlandırılması gerekir.
Aksi hâlde bu kayıtlar, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırılık teşkil eder ve hukuki sonuç doğurmaz.
Sonuç olarak kamera ve ses kayıtları, mutlak ve sınırsız bir delil niteliği taşımaz.
Hukuk düzeni, gerçeğe ulaşma amacını bireyin özel hayatı ve kişilik hakları ile dengeli bir şekilde korumayı hedefler.
Bu nedenle her kayıt, içeriğinden önce elde ediliş şekli yönünden değerlendirilmelidir.
Unutulmamalıdır ki; hak arama özgürlüğü, başka bir hakkın ihlali pahasına kullanılamaz.
Bakmadan Geçme