• Haberler
  • Siirt Haber
  • 'Sen Aranan Ol, Yol Sana Gelsin': Siirt'in Coğrafyası, Yönetimi ve Potansiyelinin Sosyo-Tarihsel Analizi

'Sen Aranan Ol, Yol Sana Gelsin': Siirt'in Coğrafyası, Yönetimi ve Potansiyelinin Sosyo-Tarihsel Analizi

Kadim şehir Siirt'in sahip olduğu coğrafi konum, uzun yıllardır tartışmaların odağında yer almaktadır. Çoğu zaman şehirdeki ekonomik ve kültürel geri kalmışlık, haksız biçimde coğrafyaya yüklenmekte bireysel ve kurumsal yetersizlikler ise göz ardı edilmektedir. Oysa asıl soru şudur: Bir kentin gelişmişliği, yolun güzergâhında olmasına mı bağlıdır, yoksa o yolu kendisine mecbur bırakacak üretim gücünü oluşturmasına mı?

“Sen aranan ol, yol sana gelsin” düşüncesi, bu noktada önemli bir felsefi yaklaşım sunar. Bir şehir üretmediği, ihtiyaç üretmediği ve cazibe oluşturmadığı sürece hiçbir yol onun kapısını çalmayacaktır. Dolayısıyla sorun, coğrafyanın değil; coğrafyanın sunduğu imkânları değerlendiremeyenlerin sorunudur. Tarih boyunca Siirt’i yönetenler ile şehre sadece geçici görev yeri olarak bakan idareciler, bu yapının oluşmasında belirleyici olmuştur.

Siirt insanına kimi zaman layık görülen “tembellik” yakıştırması ise temelsizdir ve toplumu küçümseyen bir anlayışın ürünüdür. Siirt'te Ilısu Baraj gölü şehirde tarımda büyük bir yıkılmışlığa neden oldu. Siirt sadece kendine yetmekle kalmayıp; bölgenin tamamen organik sebze ve fide ihtiyacını karşılamaktaydı fakat şimdi ise o günlerden eser yok. Coğrafya, halkın potansiyelini sınırlayan bir unsur değil; doğru yönetimle avantaja dönüştürülebilecek bir çerçevedir. 

Tarihsel bir örnek olarak Almanya’nın iki farklı yönetim sistemiyle var olduğu dönem hatırlanabilir. Demokratik (Batı) Almanya ile Federal (Doğu) Almanya aynı millet kökenine sahipti; ancak Doğu Almanya, Batı’dan yaklaşık elli yıl geriden ilerliyordu. Bu fark, coğrafya veya halkın kabiliyetiyle değil, yönetim anlayışıyla ilgiliydi. Yani bir toplumun kaderini belirleyen şey, onu yönetenlerin vizyonu ve üretim gücünü organize edebilme kabiliyetidir.

Benzer şekilde Mardin ile yapılan kıyaslama da dikkat çekicidir. Mardin, Siirt’ten kültürel olarak daha eski değildir; fakat kültürel mirasını doğru yönetmiş, onu turizm ve kalkınma aracına dönüştürmüş, böylelikle güçlü bir gelişim ivmesi yakalamıştır. Siirt ise elindeki kültürel hazineleri görünür kılmakta aynı başarıyı gösterememiştir. Öte yandan eskiden ilçemiz olan Batman iline baktığımızda sanayi başta olmak üzere müthiş bir gelişim göstermekte. Siirt'te yatırımcıların gelmemesinin sebebi ise henüz bilinmiyor.

Sonuç olarak Siirt’in geleceğine dair tartışmalar, coğrafyayı ve meşhur bahane son durak Siirt söylemleri ile ilimizi suçlamak yerine yönetim anlayışını, üretim kültürünü ve vizyon eksikliğini merkeze almalıdır. Üreten, cazibe oluşturan, yolun kendisine gelmesini sağlayan şehirler kaderlerini kendileri belirlerler. Siirt’in de gerçek potansiyeline ulaşması için ihtiyaç duyduğu şey budur: Aranan bir şehir olmak.

Artı Siirt Haber Ajansı

Bakmadan Geçme