- Haberler
- Siirt Haber
- Cumhuriyet Bir Tören Değil, Bir Tutumdur: Cumhuriyet Felsefesi Siirt'te Ne Kadar Yaşıyor?
Cumhuriyet Bir Tören Değil, Bir Tutumdur: Cumhuriyet Felsefesi Siirt'te Ne Kadar Yaşıyor?
Cumhuriyetimizin 102. yılını coşkuyla kutladık. Ancak bu coşkunun ötesinde asıl soru şu: Siirt, Cumhuriyet'in felsefesini ne kadar anladı, ne kadar içselleştirdi? Bu sorunun yanıtı, kentin sosyal dokusuna yön veren üç ana grubun davranış biçimlerinde saklı görünüyor.
Cumhuriyet; yalnızca bir yönetim biçimi değil, eşit yurttaşlık, hukukun üstünlüğü, laiklik ve kamusal sorumluluk bilinci üzerine kurulmuş bir toplumsal dönüşüm projesidir. Bu projenin yerelde içselleştirilebilmesi; ekonomik adalet, eğitim düzeyi, kültürel üretim ve sosyal katılım gibi faktörlerle doğrudan ilişkilidir. Siirt’in bugün geldiği nokta ise bu ilkelerin yerel dinamiklerle ne kadar uyumlu yürüdüğünü sorgulatıyor.
1. “Siirtlilikten Geçinenler”
Bu grup, kentin kimliksel mirasını bir siyasal veya ekonomik sermayeye dönüştüren kesimi tanımlar. Yerel kimlik üzerinden aidiyet üretmek yerine, kimliği bir “ayrıcalık” alanı olarak kullanan bu anlayış, Cumhuriyet’in eşitlikçi ruhuna ters düşer.
Siirt’te sıkça rastlanan “bizden olan-bizden olmayan” ayrımı, çoğu zaman bürokratik kadrolaşma, ihale ilişkileri veya sembolik statüler üzerinden yeniden üretiliyor. Bu, toplumsal enerjiyi tüketen bir bölünme biçimidir.
Cumhuriyet felsefesi yurttaşlığı kimlikten bağımsız bir hak ve sorumluluk ortaklığı olarak tanımlar. Oysa yerel düzeyde hâlâ kimliğin siyasallaştırıldığı, liyakat yerine aidiyetin ön plana çıktığı bir anlayış hâkim. Bu durum, hem yerel yönetim kapasitesini zayıflatıyor hem de genç kuşaklarda “adil sistem” inancını aşındırıyor.
2. “Siirt’te Geçinmeye Çalışanlar”
İkinci grup, kentin ekonomik omurgasını oluşturuyor: küçük esnaf, işsiz gençler, geçici işlerde çalışanlar, kamuda güvencesiz istihdam edilenler...
Siirt’te sanayi yatırımlarının sınırlı oluşu, tarımsal üretimin zayıflığı ve kamusal istihdamın belirleyiciliği, bu kesimi hayatta kalma ekonomisine sıkıştırıyor.
Bu grup için Cumhuriyet’in eşitlik ideali, çoğu zaman soyut bir kavramdan ibaret kalıyor. Çünkü geçim mücadelesi, vatandaşlık bilincini gölgeliyor. Sosyal yardıma bağımlı bir yaşam biçimi, özgür birey fikrini törpülüyor.
Radikal yapıların ya da popülist politikaların taban bulduğu yer tam da burası: ekonomik çaresizlikle siyasal bağlılık arasındaki kırılgan hat.
Siirt’in Cumhuriyet’le bağını güçlendirmek, bu kesime ekonomik fırsat ve eğitimle desteklenmiş bir gelecek umudu sunmakla mümkündür. Aksi halde Cumhuriyet değerleri, yalnızca resmi törenlerde anılan kavramlar olarak kalacaktır.
3. “Siirt’e Gerçekten Hizmet Edenler”
Üçüncü grup, tüm bu karmaşanın içinde sessizce üretmeye devam eden kesimi temsil ediyor: kente kalıcı değer kazandırmaya çalışan öğretmenler, yerel yöneticiler, sivil toplum gönüllüleri ve vicdanlı bürokratlar...
Bu grup, “görünür güç” peşinde değil; kamusal fayda için çalışan, yerel potansiyeli harekete geçirmeye çabalayan insanlardan oluşuyor.
Gerçek hizmet, yalnızca bina dikmek ya da tören düzenlemek değildir. Asıl hizmet, düşünen, sorgulayan, farklı kimliklerle bir arada yaşayabilen bir toplum inşa etmek; yani Cumhuriyet’in özünü yerel düzeyde yaşatmaktır.
Ne yazık ki bu kesim, çoğu zaman görünmez kılınıyor; liyakatli ve dürüst aktörler, “sessiz azınlık” olarak kenara itiliyor. Oysa kentin geleceğini şekillendirecek olan, tam da bu insanların varlığıdır.
Yerel Dönüşüm İçin Öneriler
Siirt’in bugünkü toplumsal fotoğrafı, Cumhuriyet değerlerinin kısmen benimsendiğini, ancak ekonomik dengesizlikler ve kimlik temelli bölünmelerin bu süreci zorlaştırdığını gösteriyor. Bu tabloyu tersine çevirmek için birkaç temel başlık öne çıkıyor:
Eğitim ve Yurttaşlık Bilinci:
Cumhuriyetin temel ilkeleri, sadece müfredatta değil; yerel kültürel etkinliklerde, medya dilinde ve sivil toplum çalışmalarında da anlatılmalı. Siirt’in tarihsel çeşitliliği, bir “ayrım” değil, bir birlik zenginliği olarak ele alınmalı.Ekonomik Güçlenme ve İstihdam:
Gençlerin geleceğe umutla bakabilmesi için yerel üretim desteklenmeli, girişimcilik ve kooperatif modelleri yaygınlaştırılmalı. Bağımlı değil, üretken yurttaş profili hedeflenmeli.Kapsayıcı Yerel Yönetim Anlayışı:
Şeffaflık, liyakat ve toplumsal katılım ilkeleri güçlendirilmeli. “Hemşericilik” yerine kamu yararı eksenli politikalar öne çıkmalı.Sivil Toplumun Güçlendirilmesi:
Siirt’in dinamik genç nüfusu, sadece istihdam değil; fikir üretim süreçlerine de dahil edilmeli. Kadınların ve gençlerin yer aldığı bağımsız platformlar teşvik edilmeli.Eleştiri Kültürü ve Açık Diyalog:
Farklı düşüneni susturmak yerine, ortak çözüm üretme kültürü yerleşmeli. Eleştiri, düşmanlık değil; ilerlemenin ön koşulu olarak görülmeli.
Sonuç: Cumhuriyet, Her Gün Yeniden İnşa Edilmelidir
Cumhuriyet bir “tören geleneği” değil; sürekli yenilenmesi gereken bir toplum sözleşmesidir. Siirt’in geleceği, kimliklerin değil; adaletin, üretimin ve ortak faydanın belirlediği bir yönelimle şekillenecektir.
Bugün Cumhuriyet kutlamalarında yükselen coşku, ancak günlük yaşamın pratiklerine –adalete, fırsat eşitliğine, liyakata– yansıyabildiği ölçüde anlam kazanır. Siirt’in önünde duran soru nettir: Cumhuriyet’i sadece kutlayan bir şehir mi olacağız, yoksa onu yaşatan bir şehir mi?
Bakmadan Geçme