Siirt Üniversitesi Çalkalanıyor Rektör Makamına Parke ve Sineklik Peşinde! Yine Doğrudan Temin...

Siirt Üniversitesi'nde 680 bin TL'yi aşan kamu zararına yol açtığı iddia edilen yolsuzluk soruşturması yeniden başlatılırken, doğrudan teminle yapılan tartışmalı harcamalar ve merkez kampüsün tahliyesi planı üniversitenin yönetsel krizde olduğunu ortaya koyuyor. Eğitimciler ve kamuoyu, 'Bu kararlar kimlerin yararına alınıyor?' sorusunu yüksek sesle soruyor.

Son dönemde Siirt Üniversitesi, yalnızca akademik çalışmalarıyla değil, ardı ardına patlak veren idari krizler ve kamuoyunda geniş yankı uyandıran kararlarla gündemde yerini alıyor. Kurumun döner sermaye işletmesi üzerinden yürütülen ve milyonlara yaklaşan kamu zararına yol açtığı iddia edilen usulsüzlükler, Danıştay'ın kararıyla yeni bir soruşturma sürecine girerken; üniversite yönetiminin doğrudan temin yöntemiyle gerçekleştirdiği tartışmalı harcamalar, kamu kaynaklarının kullanımı konusunda ciddi soru işaretleri yaratıyor.

Tüm bu gelişmelerin yanı sıra, Siirt şehir merkezindeki merkez yerleşkenin tahliyesi ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne devri yönündeki hazırlıklar da hem akademik çevreleri hem de kentte yaşayanları doğrudan etkileyen bir başka kriz başlığı olarak öne çıkıyor. Yaklaşık 5 bin öğrencinin eğitim gördüğü, sosyal ve ekonomik etkileşimi yüksek bir alanın sessiz sedasız boşaltılmak istenmesi, şehirle üniversite arasındaki bağın koparılmak istendiği yönünde eleştirileri beraberinde getiriyor.

Tüm bu gelişmeler ışığında Siirt Üniversitesi'nde yalnızca bir akademik yapı değil, aynı zamanda ciddi bir yönetim ve güven sorunu gündeme geliyor. Soruşturmaların odağındaki yöneticilerin görevde kalmaya devam etmesi, kamusal denetim mekanizmalarının yeterince işletilmemesi ve alınan kararların kamuoyuyla paylaşılmaması, 'Siirt Üniversitesi kimin yararına yönetiliyor?' sorusunu daha yüksek sesle sorduruyor.

Bu haber dosyasında, üniversitedeki yolsuzluk soruşturmasından doğrudan teminle yapılan harcamalara, şehirle ilişkisi koparılan kampüs planından kamu yararına uygunluk tartışmalarına kadar çok boyutlu bir krizi tüm yönleriyle ele alıyoruz.

Doğrudan Teminlerle İlgili Tartışmalar: Acil Olmayan Harcamalar Rekabet Ortamından Uzak Gerçekleştiriliyor

Siirt Üniversitesi'nde doğrudan temin yoluyla yapılan harcamalar, şeffaflık ve kamu kaynaklarının etkin kullanımı açısından eleştirilere yol açarken, asıl dikkat çeken unsur bu harcamaların rekabetsiz bir ortamda gerçekleştirilmesi ve aciliyet içermemesi.

Rektörlük makam odasında parke yenileme (193.500 TL), rektör konutuna sineklik takılması, Kezer Yerleşkesi'nde yosun temizliği ve makine bakımı (240.000 TL), boru arızası sonrası yol ve basamak onarımı (250.000 TL) ve kafeterya binasına sundurma ile asma tavan yapılması (204.000 TL) gibi harcamaların doğrudan temin yöntemiyle yapılması kamuoyunda tepki çekti.

4734 sayılı Kamu İhale Kanunu'nun 22/d maddesine göre yalnızca zorunlu ve istisnai durumlar için kullanılabilecek olan doğrudan temin yöntemi, üniversitenin aciliyet taşımayan işler için tercih ettiği bir yol haline gelmiş durumda.

Bu harcamaların rekabet ortamından uzak ve ihalesiz biçimde yapılması, usulsüzlük riskini artırmakta ve kaynakların başka öncelikli alanlara aktarılması gerekirken kişisel ya da idari tercihlerle şekillendiği izlenimini doğurmaktadır. Bu noktada kamuoyunun bilgilendirilmesi ve harcama gerekçelerinin paylaşılması yalnızca bir yönetim sorumluluğu değil, aynı zamanda bir zorunluluktur.

Yolsuzluk Soruşturması: Rektörlük Soruşturma Sürecinde Tarafsızlığını Yitirdi mi?

Siirt Üniversitesi'nde bir süredir devam eden yolsuzluk soruşturması, Danıştay'ın son kararıyla yeni bir boyut kazandı. Döner sermaye işletmesi üzerinden yapıldığı iddia edilen usulsüz işlemler sonucu 680 bin TL'yi aşan kamu zararının oluştuğu belirtilirken, sahte imzalarla gerçekleştirildiği öne sürülen ödemeler üniversitenin en üst düzey yöneticilerini de soruşturmanın merkezine taşıdı.

Danıştay 1. Dairesi'nin 30 Ocak 2025 tarihli kararıyla, daha önce üniversite içinde oluşturulan soruşturma kurulunun verdiği karar iptal edilerek, soruşturmanın YÖK tarafından atanacak üç bağımsız akademisyenden oluşan bir komisyon tarafından yürütülmesine karar verildi. Kararda dikkat çeken bir unsur da rektörün aynı zamanda hem şikayetçi hem de soruşturmayı yürüten pozisyonda bulunmasının 'objektiflik ilkesine' aykırı olduğu vurgusu oldu.

Baş şüpheli konumundaki Döner Sermaye Müdür Vekili Mehmet Dağ hakkında yakalama kararı çıkarılmışken, rektör Prof. Dr. Nihat Şındak, rektör yardımcısı Tekin Şahin ve Kimya Tesisi Müdürü Orhan Baytar da kamu zararına neden olan işlemlerle bağlantılı olarak soruşturma kapsamına dahil edildi.

Soruşturmanın YÖK denetiminde yeniden başlayacak olması, üniversitenin idari yapısındaki denetim mekanizmalarının işleyişine yönelik ciddi bir güvensizliği de gün yüzüne çıkarıyor.

Merkez Yerleşkenin Boşaltılması: Üniversite-Şehir İlişkisi Koparılıyor mu?

Siirt Üniversitesi'ne ait merkez kampüsün, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü'ne devredilmesi yönündeki planlar, eğitim sendikaları başta olmak üzere yerel kamuoyunda ciddi bir rahatsızlık yaratmış durumda.

Şehir merkezinde bulunan ve yaklaşık 5 bin öğrencinin eğitim gördüğü kampüste Sosyal Bilimler MYO, Teknik Bilimler MYO, Tıp Fakültesi, Yöresel El Sanatları Merkezi ve personel lojmanları gibi birçok birim bulunuyor. Bu yerleşkenin sunduğu olanaklar yalnızca akademik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal bağlamda şehirle güçlü bir etkileşim alanı oluşturuyor.

Taşınması planlanan bu birimlerin gönderileceği Kezer Yerleşkesi'nin halihazırda kapasite sınırında olduğu, yeni bir yoğunluğu kaldıramayacağı belirtiliyor. Eğitimciler, uygulamalı eğitime uygun alanların eksikliği ve altyapı yetersizliğinin yeni mağduriyetler yaratacağını vurguluyor.

Henüz tamamlanmamış yeni bina projelerine rağmen, mevcut merkez kampüsün erken tahliye edilmesi; eğitimin sürdürülebilirliğini, öğrenci ve personel memnuniyetini olumsuz etkileyecek bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu karar alınırken ne üniversite öğrencilerinin ne de şehir halkının görüşüne başvurulmamış olması, kamusal süreçlerin şeffaflık ve katılımcılık ilkelerine aykırı bir yönetim anlayışını gözler önüne seriyor.

Yönetim Zafiyeti Mi, Planlı Geri Çekilme Mi?

Siirt Üniversitesi'nde eş zamanlı gelişen yolsuzluk soruşturması, doğrudan teminle yapılan tartışmalı harcamalar ve merkez kampüsün boşaltılmasına yönelik planlar; üniversitenin yalnızca akademik değil, aynı zamanda yönetsel ve mali bir kriz içinde olduğunu gösteriyor.

Kaynakların etkin ve öncelikli alanlara yöneltilmesi gerekirken, üniversitenin hem denetimden uzak bir harcama pratiği geliştirmesi hem de şehirle olan fiziksel bağlarını koparma yönünde adımlar atması, 'Siirt halkına danışılmadan alınan bu kararlar kimin yararına?' sorusunu gündeme taşıyor.

Kamunun malı olan bu üniversitenin, kamusal sorumluluk bilinciyle ve kamu yararını önceleyerek yönetilmesi beklenirken; yaşananlar, tersine bir eğilimi ortaya koyuyor.

ARTI SİİRT
Yorumlar 5
Duyarlı 05 Haziran 2025 12:57

Değerli muhabir. Size tavsiyem. Böyle bir haber geldiği zaman, (hangi kurum olursa olsun) gidiniz ilgililerle görüşerek gerçek bilgileri kaynağından öğreniniz. Artı Haber' e olan güven artacak. Objektif haberciliğiniz takdir alacak. Doğru veya yanlış fark etmez. Kolaylıklar ve başarılar dileğiyle hayırlı bayramlar diliyorum.

Emre Yıldırım 04 Haziran 2025 16:08

İngilizce Mütercim Tercümanlık Bölümü öğrencisi olarak, akademik eğitim almak amacıyla bulunduğumuz üniversitede, bazı öğretim elemanları arasında yaşanan kişisel çatışmaların ve çıkar ilişkilerinin öğrenciler üzerinde olumsuz etkiler oluşturduğunu üzülerek belirtmek isterim. Söz konusu akademik personel tarafından sarf edilen nefret söylemleri ve öğrenciler arasında oluşturulan kutuplaşma ortamı, eğitim sürecimizi ciddi anlamda zedelemekte; öğrenciler arasında ifade özgürlüğü baskı altına alınmakta, öğrenciler birbirleriyle dahi açık şekilde konuşmaya çekinir hale gelmektedir. Ayrıca bazı öğretim elemanlarının öğrencilerden oluşan bir "muhbirlik ağı" kurduğu yönündeki yaygın kanılar, bölümdeki güven ortamını tamamen ortadan kaldırmaktadır. Öğrenciler, akademisyenlere ve arkadaşlarına selam vermekten dahi çekinmekte, zira bunun hemen olumsuz yorumlara veya sözlü müdahalelere yol açacağına dair bir korku iklimi oluşmuştur. Bazı öğretim elemanları, açıkça "mezun olsanız dahi biz istemedikçe meslek sahibi olamazsınız" şeklinde tehditvari ifadeler kullanmakta ve öğrenciler üzerinde baskı kurmaktadır. Bu durumdan Fen-Edebiyat Fakültesi yönetiminin ve Yabancı Diller Yüksekokulu yönetiminin haberdar olduğu, ancak farklı gerekçelerle gerekli adımların atılmadığı anlaşılmaktadır. Yabancı Diller Yüksekokulu yönetimi, resmi bir dilekçe olmadan işlem yapamayacağını belirtmekte; fakat öğrencileri dilekçe yazmaya teşvik eden bazı öğretim üyeleri, iş kendilerine geldiğinde, dilekçe veren öğrencilere karşı açık ya da örtük tehditlerde bulunmaktadır. Tüm bu gelişmeler, biz öğrencilerde ciddi bir güvensizlik ve çaresizlik duygusu yaratmakta; öğrencilerin resmi şikâyet yollarını kullanma cesaretini de kırmaktadır. Bölümümüz ve öğrencileri adeta "ötekileştirilmiş" durumdadır. Bu baskı ortamının sonuçlarının ne kadar ağır olabileceğini geçmiş acı örneklerden bilmekteyiz. Bu nedenle, yaşananların resmi olarak soruşturulması, öğrenciler üzerinde baskı oluşturan ve etik dışı davranışlarda bulunduğu iddia edilen akademik personel hakkında gerekli incelemelerin başlatılması ve üniversitemizde sağlıklı bir akademik ortamın yeniden tesisi için gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

Hande 04 Haziran 2025 16:06

İngilizce mütercim tercümanlık bölümünde öğrenciyim. Yorumları okudum. Umarım daha çok yorum yapılır. Çünkü üniversite öğrencisi olarak Akademik eğitim almak istiyoruz. İki hocanın çıkar menfaat ilişkileri ile nefret söylemlerini duymak istiyoruz. Öğrenciler arasında ciddi kutuplaşmaya sebebiyet vermektedirler. Öğrenciler kendi aralarında bile konuşmaya korkuyorlar çünkü kendi muhbirlik şebekesini oluşturmuş durumdalar. Hocalarımıza arkadaşlarımıza selam vermeye korkuyoruz. Hemen laf sokma çabasına giriyorlar. Aleni şekilde mezun olsanız da biz istemedikçe meslek sahibi olamazsınız propagandası yapılmaktadır. Bu durumdan fen edebiyat fakültesi yönetiminin de yabancı diller yüksekokulu yönetiminin de haberi var. Fen edebiyat fakültesi hocaları korurken yabancı diller yüksekokulu yönetimi ise resmi talep yani dilekçe olmadan işlem yapamayacaklarını söylüyorlar. Öğrencilere yönetim hakkında dilekçe verin diyerek kışkırtan iki hoca kendileri hakkında dilekçe verildiğinde sonuçlarına katlanırsıniz diyerek dilekçe vermemize engel olunuyor. Kurs açmış olmaları suç ama karışılmıyor. Bizde demekki güçleri var diyerek resmi olarak şikayet edemiyoruz. İngilizce mütercim tercümanlık bölümüne öcü gözüyle bakılıyor. Fen edebiyat fakültesi yönetimi de personeli de aynı şekilde. illa birinin Diyarbakır da olduğu gibi yaşamına son mu vermesi gerekiyor idari işlem yapılması için.

İLİM_FEN 04 Haziran 2025 10:59

SİİRTLİLER orda okuyan biri olarak size söyle söyleyeyim akademisyenlerin eğitimleri genelde işletme iktisat mezunu ingilizce sıfır, yüksek lisans yapmayan hocalarda var. tez ise daha ne olduğunu bilmiyorlar ki yapsınlar. eğitim konusunda biliyor musunuz ders kitabını bakıp okuyarak bize ders verdikleri düşünüyorlardı. yani gerçekten lise hocalarımın ellerine su bile dökemezlerdi.

Tillolu 03 Haziran 2025 23:13

Habercilik anlayışından uzak kasıtlı acemice hazırlanmış bir haber örneği. Daha iyisini yapabilirdin admin bey(!)

Bakmadan Geçme