Festival mi, Fikir mi?

Film festivalleri, yalnızca filmlerin gösterildiği organizasyonlar değildir. Aynı zamanda bir düşünce iklimi, bir tartışma zemini, hatta bir yüzleşme alanıdır. Uzun ya da kısa metrajlı filmler, bir toplumun kendine tuttuğu aynalardır. Bu aynaya bakarken ne gördüğümüz kadar, neyi görmezden geldiğimiz de önemlidir.

Bugün film festivalleri artık sadece sinema salonlarında yapılan gösterimlerle sınırlı değil. Gençlerin yeni fikirler üretmesini, paylaşma cesareti kazanmasını ve çerçevenin dışına çıkmasını amaçlayan platformlar olarak sunuluyor. 'Kısa Kısa Film Festivali' gibi organizasyonlar da tam bu iddia ile yola çıkıyor: Gençleri sinema ile buluşturmak, uzmanlarla bir araya getirmek ve Türk sinemasına katkı sunmak.

Peki, pratikte durum gerçekten böyle mi?

Siirt'te bu yıl düzenlenen 8. Uluslararası Kısa Film Festivali, üniversitemizin mühendislik fakültesi konferans salonunda gerçekleştirildi. Festival kapsamında 'İstikamet: İslam düşmanlığına karşı sessiz direniş' başlıklı özel bir film gösterimi yapıldı, ardından bir söyleşi düzenlendi. Söyleşinin moderatörlüğünü, kamuoyunun yakından tanıdığı bir isim üstlendi.

Buraya kadar her şey olağan görünebilir. Ancak asıl mesele, bu tür etkinliklerde hangi kavramların nasıl ele alındığıdır.

İslamofobi eleştirisi yapılırken, söylemin satır aralarına fark edilmeden yerleştirilen başka bir algı dikkat çekiyor: 'Yahudi düşmanlığı yapmamak' adına, bilinçaltına işlenen bir Yahudi hayranlığı. Katil İsrail'e süslü cümlelerle yöneltilen eleştiriler, meseleyi ahlaki ve hukuki bir zemine taşımaktan ziyade, kelimelerle oynanan bir alana hapsediyor. Bu da haklı bir itirazı, etkisiz ve içi boş bir retoriğe dönüştürüyor.

Gençlik artık bu dili sorguluyor.

Yeni kuşak, sloganlardan, romantize edilmiş tarih okumalarından ve hamasi söylemlerden yorulmuş durumda. 'Pan-Osmanlıcılık', 'Abdülhamit güzellemeleri' ya da semboller üzerinden yürütülen ideolojik tartışmalar, gençlerin zihninde karşılık bulmuyor. Cumhuriyet'e dolaylı göndermelerle vurulan her cümle, aslında tartışmayı daha sığ bir noktaya çekiyor.

Gençlerin beklediği şey çok daha net:
Akıl, bilim ve açık tartışma.

Kimlikler üzerinden değil, ilkeler üzerinden konuşmak. Devlet kavramını eğip bükmeden, 'Türk Devleti' demekten çekinmeden ama bunu hamasetle değil; hukukla, bilimle ve evrensel değerlerle temellendirerek tartışmak. İslam düşmanlığına karşı çıkarken, başka bir körlüğün içine düşmemek. Eleştiriyi net, tutarlı ve ahlaki bir zeminde yapmak.

Film festivalleri, eğer gerçekten gençlere alan açacaksa, onları tek bir ideolojik çerçevenin içine sıkıştırmamalı. Aksine, farklı düşüncelerin medeni biçimde çarpışabildiği platformlar olmalı. Sinema, propaganda aracı değil; soru sorduran, rahatsız eden ve düşündüren bir sanat dalıdır.

Bugünün gençliği tam da bunu istiyor:
Süslenmiş laflar değil, sahici fikirler.
Ezberlenmiş sloganlar değil, cesur sorular.
Geçmişe romantik kaçışlar değil, geleceğe akılcı yürüyüşler.

Eğer bir festival bu yürüyüşe katkı sunuyorsa anlamlıdır. Aksi hlde, adına 'uluslararası' dense de, yalnızca kendi yankısını dinleyen birkaç moderatörün kişisel komplekslerini ve kendini hatırlatma çabasını tatmin eden, kapalı bir salon etkinliğinden öteye geçemez.

Oysa bu festivalin geçmişi var.
İlk yıllarında gerçekten uluslararası bir kimliği vardı. Türkiye'nin ve dünyanın farklı yerlerinden önemli isimler Siirt'e gelmişti. Söyleşiler yapılmış, konserler düzenlenmiş, şehir bu etkinliğe sahip çıkmıştı. Festival yalnızca sinema çevrelerinde değil, kentte ve medyada da ses getirmişti.

Bugün ise o havadan eser yok.

Siyaset kurumu ilgisiz, bürokrasi mesafeli. Daha da önemlisi, şehrin önde gelen isimlerinin bir kısmı programlara dahi katılmıyor. Oysa her fırsatta 'Siirt'te festival yapılmıyor, şehir tanıtılmıyor' deniliyor. Festival düzenlendiğinde ise içeriğiyle, iddiasıyla ve kapsayıcılığıyla bu eleştirileri boşa çıkaracak bir nitelik ortaya konulamıyor.

Bir festival gerçekten uluslararası olacaksa;
– Medyada görünür olmalı,
– Şehrin tamamını içine almalı,
– Farklı disiplinleri ve görüşleri bir araya getirmeli,
– Elle tutulur, akılda kalıcı işler üretmeli.

Sadece bir salonda yapılan gösterimler ve tek yönlü söyleşilerle ne şehir tanıtılır ne de gençlere alan açılır. Siirt'in kültürel potansiyeli, bu kadar dar bir çerçeveye sıkıştırılamayacak kadar büyük.

Festival yapmak yetmez; festival ruhunu yaşatmak gerekir.
Aksi halde 'uluslararası' sıfatı bir temenniden ibaret kalır ve geriye yalnızca kaçırılmış bir imkn kalır.

Artı Siirt Haber Ajansı

Bakmadan Geçme