Meryem Teymur Yazdı: MASUMLAR APARTMANI NE KADAR MASUM? - Meryem Teymur

Meryem Teymur Yazdı: MASUMLAR APARTMANI NE KADAR MASUM?


Değerli okurlarım bu haftaki sosyolojik analizimi bir dizi üzerinden yapmak istedim. Seçtiğim dizide yayın gününden beri en yüksek reytingi alan 'Masumlar Apartmanı'. Herkese keyifli okumalar diliyorum.

Psikiyatrist Gülseren Budayıcıoğlu’nun Madalyonun İçi romanından uyarlanan Masumlar Apartmanı adlı dizi şu ana kadar TRT’de yayınlanan bölümüyle yüksek oranda izlenme başarısı gösterdi Dizide özellikle Safiye karakterini seyredenler “yahu bu takıntılar bende de var! acaba ben de mi hastayım?” deyip kendilerinin de psikolojik rahatsızlığa yakalandıklarından şüphe ediyorlardı. Dizinin “gerçek bir hayat hikâyesine” dayandığını da ifade etmesi insanlarda bir tedirginliğe neden oldu. Safiye’nin halk arasındaki tabirle “temizlik hastası” olması pandemi sürecinde insanların her zamankinden fazla özen gösterdikleri temizlik davranışlarına yönelik kuşkuyu arttırıyor. Diziyi izlerken Safiye’ye karşı hissettiğimiz yoğun bir sempati vardır. Çoğu yerde “canım Safiye, kıyamam Safiye” gibi bir empati görüyoruz. Bu tarz bir sempatinin uyanması yönetmenin sadece Safiye’nin kardeşlerine yaptığı eziyeti değil aynı zamanda Safiye’nin çocukluğundan kesitler sunarak aslında bize geçmişinin yaralı olduğunu gösteriyor.

Yaşananlara sistematik olarak baktığımızda Safiye ya da bir başkasının kötülük gördüğü kişiye sempati duyması anormal bir durumdur. Bu ayrımı yapamayan insanlar bu anomaliliği ne yazık ki yaşamaktadır. Tam da burada zorbalığın, kötülüğün derecesi ve ne kadar sistematik oluşu önemlidir. Safiye, annesinden gelen tüm zorbalığı tamponlamış, yıllar boyu aynı sürede şiddete uğramıştır. İnsanlar uzun süre kötülüğe maruz kaldığında utanç duyar ve gururu kırılır. Ama bir süre sonra sıra varlığımızın, benliğimizin çekirdeğine gelir. Çekirdek parçalandıktan sonra zorbalıklara baş kaldıracak, ayaklanacak aygıt yok olur. Safiye’nin olayı da tam olarak böyledir. Safiye’nin annesi söylemleriyle, damgalamalarıyla Safiye’nin aygıtını yok etmiştir. Çekirdek yok edildiğinde kişi, zalimin ceketini üzerine giyer ve artık onun gibi davranır. Zalimin ceketi giyildiği an kişiliğin nerede başladığı, nerede bittiği anlaşılmaz. Birey kendini bir girdabın içerisinde bulur.

Günümüzde psikiyatri bilimine göre psikolojik rahatsızlıkların en önde gelen iki sebebi vardır. Bunlar çocukluk çağı yaşantıları ve genetik aktarımdır. Dizide geçmişe gidildiğinde sorunlu bir karı-koca ilişkisi, psikolojik sorunları olan anne, annesi tarafından sürekli reddedilen ve aşağılanan çocuklar var. Kadınlığın, kadınsal işlerin kötü olarak lanse ettirildiği bu dizi de ataerkil toplumlarda görülen özellikler görülmektedir. Erkek, ailenin soyunu devam ettiren, evin direğidir. Kadın ise varlığından utanılan biridir. Belki de bu dizi de anlatılanlara göre kadını birey olarak görmek bile çok fazladır. Dizi de Safiye’nin kardeşi Gülben’in altına kaçırdığında annesinin cinsel organını yakmaya çalışması ya da Safiye’nin 11 yaşında regl olduğunda yine annenin kıyamet koparırcasına söylenmesi de kadınlığın kötü olarak sergilendiği kesitlerdir.  Buradan hareketle çocuklukta yaşananların ne kadar gelip geçici olduğunu söylesekte aslında geçmediğini bilincin bir köşesinde yer ettiğini görmekteyiz. Herkesin bir takım iğdiş edilmiş, yok sayılmış duyguları vardır ve bunlar ne kadar bastırılmaya çalışılsa da bir zaman sonra kendini suyun üzerine bırakmakta ve çocukluğun kapanmayan yaraları büyüdükçe yaraya tuz basarcasına kanamaktadır. Örneğin çocuk tacizcisine gittiğimizde onun da hikayesinin yaralı olduğunu görüyoruz. Çünkü o da bir cinsel taciz kurbanı. 

Peki ne yapılmalı, bu süreç nasıl atlatılmalı?

Bütün semavi dinler, öğretiler, kişisel gelişim kitapları tek bir şeyden bahsediyor: kendini bil, kendini tanı, özüne dön. Yunus Emre’nin bir şiirinde dediği gibi “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir; sen kendini bilmezsen ya nice okumaktır.” Manevi rehberlerden Osho “Yeryüzündeki tek günah kendini unutmaktır. Ve bütün güzelliği ile kendini hatırlamak tek erdem, tek dindir” demiştir. Son olarak Sezen Aksu’nun dediği gibi acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksiktir. Acımadan, yaşantımızın üzerine gitmeden enkazdan kurtulmak mümkün değildir. Evet, belki çok acı çekilecek ama sonunda bitecek ve özünüze dönmüş olacaksınız. 

Kişi kendini unuttuğunda kötü bir insan olur. Acılarla yüzleşmek sorunların başlangıç noktasına inmek ve kaybolan benliği bulmak kötülüğü ruhunuzdan alır götürür. İçerde farklı bir şey yok, yaşantınız, yaralarınız belki de hatalarınız var. Kötü bir insan olup etrafa zarar vermektense kendinize dönüp içinizdeki madalyonu keşfedin.

Dizinin genel bir sonucuna vardığımızda ise annelerin çocuklara yaklaşımı ve nesilden nesile nasıl süre geldiğini davranışa, hayata etkisini görebiliyoruz. Doğduğumuz ev kaderimizdir. Burada kader motifi çok önemlidir. Anne sevgisi, evde ebeveynden gördüğümüz, işittiğimiz hal ve hareketler, cümleler hayatta bir döngü yaratmaktadır. Ebeveyn olarak rol model olmak çok önemlidir. Yanınızda daima açık olan bir ses kaydı olan çocukların varlığını bir an bile unutmamalıyız. Aksi halde dizide de gördüğümüz gibi geçmişin acılarını çeken çocuklarla karşılaşırız.

Buradan yola çıkarak yazıda ele aldığımız Masumlar Apartmanı dizisinin izleyiciler üzerinde olumsuz bir etki yaratarak, var olan değerlerimizi zedelediğini görmekteyiz. İzlediklerimizin, gördüklerimizin o an bizi etkilemediğini düşünsek bile bilinç altına yerleştiğini, orada yer ettiğini biliyoruz. Dizideki Safiye karakterinin çocuklukta gördüğü psikolojik ve fiziksel şiddet ileri yaşlarında da devam etmiş, benliğini zedeleyenin ceketini üzerine giymesine sebep olmuştur. Aslında bu dizi bir anlamda insanların hayatlarına ayna tutmuştur.

YAZIYI PAYLAŞ!

YAZARIN SON 5 YAZISI