YETER ARTIK, BU MİLLETİN YAKASINDAN DÜŞÜNÜZ!

Asgari ücretin kendisi zaten SEFALET ÜCRETİ. Devlet Baba SEFALET ÜCRETİNİ 4.253 TL olarak belirlemişken, binlerce Bağ-Kur ve SSK emeklisine ayda 2500 TL maaş veriyor. Yani, SEFALETİN DE SEFALETİ! Hani, VİCTOR HUGO sağ olsaydı da  (SEFİLLER) romanını yeniden yazmağa kalkışsaydı, herhalde Türkiye’deki bu emeklilerin durumlarından ilham alırdı.

Şimdi, Devletin anlı şanlı büyüklerine soralım. 4.253 TL olarak belirlediğiniz SEFALET ÜCRETİNİN (ASGARİ ÜCRET) yarısı kadar bir maaş vermekle, 2500 TL  aylığa bağladığınız emeklilerin durumu sizi hiç mi utandırmıyor! Türkiye Cumhuriyeti bir SOSYAL DEVLET İSE, her ne şekilde hesaplanmış olursa olsun, ASGARİ ÜCRETİ 4.250 TL olarak belirleyen siz iken, binlerce emekliye 2500 TL maaş vermeye vicdanınız nasıl razı oluyor! Ayda 4.253 TL maaşa bağladığınız ASGARİ ÜCRETLİLER bile (GEÇİNEMİYORUZ) diye feryat ederlerken, 2500 TL maaşı bile başlarına kaktığınız emeklilerin durumları sizi hiç mi rahatsız etmiyor. 

Resmi rakamlarla enflasyon oranı yüzde 60 olarak açıklanmışken, gerçekte yüzde yüzlerin bile üzerinde seyretmekteyken, binlerce emekliye 2.500 TL maaş ödemekle onları sözün tam anlamıyla AÇLIĞA mahkum ettiğinizin farkında değil misiniz. Hani, birilerine hakkı huzur adı altında toplamı 500 bin TL’yi bulan 5-10 maaş ödemesi yapmamış olsanız, belki imkânlar bu kadar diyeceğiz de, bunu nasıl söyleyelim. BİRİNE ÇAY KAŞIĞIYLA verirken, BİRİLERİNE KEPÇE KEPÇE vermenin insafla, iz’anla, vicdanla izah edilecek bir açıklaması var mı!

HANİ, İDDİANIZ HAZRET-İ ÖMER’İN ADALETİNİ GETİRMEKTİ! HARUNLARINIZI, KARUN YAPARKEN, TENCEREDE TAŞ KAYNATAN İNSANLARIMIZIN SAYILARINI 5’E, 10’A KATLADINIZ, BEŞLİ ÇETELER OLUŞTURDUNUZ. DELİ DUMRUL VERGİLERİYLE MİLLETİ BUNALTTINIZ!

YETER ARTIK, BU MİLLETİN YAKASINDAN DÜŞÜNÜZ…

RAMAZAN-I ŞERİF AYINI İDRAK EDERKEN!

Mübarek Ramazan ayını idrak ettik. Ramazan ayı, oruç ayı. Bir de Ramazan ayına mahsus  TERAVİH namazı var. Koronavirüs Pandemisi nedeniyle iki yıldır camilerde ve mescitlerde TERAVİH NAMAZI kılınmazken, Diyanet İşleri Başkanlığı camilerde ve mescitlerde toplu halde TERAVİH Namazı kıldırılacağı müjdesini vermiş! Geçmiş yıllarda Ramazan davulunun büyük önemi vardı. Hani, uyuyanları sahura  vaktine uyandırmak için geçmiş yıllarda devreye sokulan, günümüzde artık bir gelenek olarak uygulanan yöntem. İşin doğrusu, günümüzde Ramazan Davuluna ihtiyaç yok. Çalar saati, akıllı telefonu ayarlıyorsun, istediğin dakikada uyarıda bulunur. Davul işi artık nostalji olmak durumunda. Hem, yaş itibarıyla çok eski Ramazanları anımsıyorum da, davulcular, daha imsaka 2 saate yakın zaman varken göreve başlarlardı. Bu arada, Ramazan manileri söyleyen davulcular olurdu. Yani, nostaljisi olmazsa, davulun artık pek bir fonksiyonu yok!

Evet, Ramazan ile birlikte çok değişik bir ortama girdik. Lokantalar, çayhaneler, kahvehaneler gündüz vakti kapanırken, iftar ve sahur için açık olacak. İftar sofraları düzenlenecek,  zekâtlar, fitreler dağıtılacak. camilerde,  evlerde Kur’an-ı Kerim okunacak, hatimler indirilecek. Televizyonlarda Ramazan programları düzenlenecek. Hoca Efendiler gitmiş de görmüşler gibi cenneti, cehennemi anlatacak! Orucun ne kadar yararlı bir ibadet olduğu vurgulanacak. 

Tabii, bütün bunları yapanlar yanında, oruç tutmayanlar, namaz kılmayanlar mutlaka olacaktır. İbadetin gizlisi makbul olduğu gibi, kabahatin gizli tutulması da aşikâr edilmesinden iyidir. Ramazan ayında hoş karşılanmayacak davranışlar sergilemek oruç tutmayanlar olsa bile aşikâre yemek yemeleri, su sigara vesaire içmeleri elbette hoş karşılanmaz. Orucun en makbul ibadetlerden olmasının bir sebebi ise oruç tutmayıp, oruçlu görünmenin mümkün olmasından kaynaklanır. Oruç tutmasanız bile kimselerin önünde su içmez, yemek yemez ve oruç tutmadığınızı söylemezseniz, oruç tuttuğunuzu zannedebilirler! Ya da, oruçlu olduğunuzu söyleyip, gizli-gizli yemek yemenizin, su içmenizin imkânı vardır. Bu bakımdan, (Oruçta riya yoktur) buyrulmuştur.
Herkesin dini kendisinedir. Bunun için, oruç tutanlara da, oruç tutmayanlara da karışmamamız gerekir. Ancak, oruç tutmayanların, oruçlular yanında yemek yemeleri, su içmeleri biraz da edep noksanlığından kaynaklanan bir durumdur. İbadet edenlerin, ibadetlerine saygılı olmak gerekir. 

İslamiyetin ilk yıllarından beri Müslüman oldukları halde hep oruç tutanlar ve tutmayanlar olmuştur. Her zaman diliminde de olacaktır. Herkes kendisinden sorumludur. Her koyun kendi bacağından asılır. Bu açıdan kimsenin namazına da, orucuna da karışmamamız gerekir! Ancak, çok samimi olanlar birbirlerini tatlı dille ikaz edebilirler! 

Bu arada hastaların, yolcuların, savaşta olanların, terörle mücadele etmek için siperde bekleyenlerin oruç tutmaları sakıncalı ve hatta dini açıdan mekruh olabilir. Zaruret durumunda bilahare kaza etmek üzere oruç tutmamak dinimizin cevaz verdiği durumlardandır. 
Ramazan orucunun ve eklediği yüklerin ifadesi olması açısından meşhur İranlı Şair Ömer Hayyam’ın bir rubaisinin tercümesini okuyucularımıza sunarak yazımızı noktalıyoruz:

GELİVERDİ RAMAZAN DA ŞAŞIRIP KALDIı

İÇKİ, SEVDA PERHİZİNDEN GAMA DALDIK

ALDIĞIMIZ İÇKİLERİ İÇEMEDİK

BULDUĞUMUZ YOSMALARI BOŞA SALDIK

TAŞLAMA

RAMAZAN GELDİ AÇLIK 
NEDİR ÖĞRENSİN ZENGİN
ORUÇ TUTARSA ŞAYET 
TUTMAZ İSE NE BİLSİN

ESNAF, RAMAZAN AYI 
İNSAFLI OLMALIDIR
İNSAFSIZ OLUR İSE 
ORUÇ TUTMAMALIDIR

ORUÇ AÇ KALMAK DEĞİL, 
NEFSİ TERBİYE DEMEK
TERBİYE ET NEFSİNİ 
SONRA ORUÇ TUT GEREK

ELİN, BELİN, DİLİNE 
ORUÇ TUTTUR SÖZ DİNLE
ORUÇ TUTTURAMAZSAN 
BOŞ EZİYET NEFSİNE

RAMAZAN GİRDİK YA,
FIRSATÇILAR TETİKTE
ZAM-ÜSTÜNE ZAM GELİR, 
RAMAZANLA BİRLİKTE

RAMAZAN’DA ZAM DEĞİL, 
UCUZLUK YAPMALILAR
AMA ALLAH’TAN KORKMAZ, 
KULDAN UTANMAZ BUNLAR

RAMAZAN VURGUNCULARI, 
HER YIL YAPARLAR BUNU
NASIL BOZARIZ DENSİZ, 
ESNAFIN OYUNUNU

RAMAZAN’DA ZENGİNLER 
ZEKÂTLARINI VERSE
İNANINIZ KALMAZDI 
AÇ OLAN BİR TEK KİMSE

KOMŞUSU AÇ, KENDİSİ 
TOK YATAN MÜSLÜMAN MI
SADAKANDAN VAZGEÇTİK 
ZEKAT ÇIKARMAN TAM MI