DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (ATATÜRK) DEMEK  MECBURİYETİNDE KALDI!!! - Ahmet Arıtürk

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI (ATATÜRK) DEMEK  MECBURİYETİNDE KALDI!!!


Hiçbir Cuma hutbesinde (ATATÜRK) adına yer vermeyen Diyanet İşleri Başkanlığı nihayet (ATATÜRK) dedi. Daha doğrusu, (ATATÜRK) demek mecburiyetinde bırakıldı. Bilindiği gibi geçen Cuma günü, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ı: 'Senin İslam'a verdiğin zararı, bir tek Erdoğan vermiştir' diyerek ağır bir şekilde eleştirmişti.

Cuma namazına gidenlerin ve hutbeleri takip edenlerin de şahit oldukları gibi Diyanet İşleri Başkanlığı, hiçbir Cuma hutbesinde ATATÜRK’ÜN adına yer vermemektedir. Bilindiği gibi, Cuma hutbeleri Diyanet İşleri Başkanlığınca kotarılmakta ve İl Müftülükleri aracılığıyla Cuma hutbesi okuyan İmam Hatiplere ulaştırılmaktadır. Nitekim, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Malazgirt Zaferi konulu cuma hutbesinde de yine gelenek bozmamış ATATÜRK’E ve O’nun yüzünden Malazgirt Meydan Muharebesi kahramanı ALPARSLAN’A da 26 Ağustos tarihli Cuma Hutbesinde yine yer verilmemişti.

Diyanet İşleri Başkanlığının Atatürk ile ilgili tutumunu ağır bir dille eleştiren Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Ali Erbaş’a seslenerek "Sen deist yetiştirdin. Senin İslam’a verdiğin zararı bir tek Erdoğan vermiştir" diyerek, Afyonkarahisar Müftülüğü önünde Diyaneti protesto etmek istemiş, ancak, polisler müsaade etmeyince bir basın açıklaması yapmakla yetinerek şunları söylemişti:

“Türk Ordusu’nun Afyon’da Yunan ordusuna karşı büyük taarruzu başlattığı yüzüncü yıldönümü. Bugün cuma hutbesinde ne Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ne de Sultan Alparslan’ın adı geçmiyor. Metnin içinde bu zaferi kazanan Türk milletinin adı da yok. Bu Diyanet İşleri Başkanı Türk tarihine düşmandır, Türkiye Cumhuriyeti’ne düşmandır. Duyduk ki İngiltere’de Londra’da ev satın almış. Anlaşılan o da yurtdışına kaçmaya çalışıyor. Allah'tan kork.

Gerçekten Müslüman olsanız İslam’ın son büyük taarruzunu yöneten Atatürk’ü rahmetle anarsınız. Ama sizi kimse rahmetle anmayacak. Bu ne biçim bir ahlaksızlıktır. Sizin yüzünüzden, sizin bu yobazlığınız yüzünden millet cuma namazına gitmiyor artık. Son bir senede Anadolu’da 20 senede olmadığı kadar ateizm ve deizm sizin yüzünüzden gelişti. Sen deist yetiştirdin. Senin İslam’a verdiğin zararı bir tek Erdoğan vermiştir. Allah Atatürk’ün ruhunu şad etsin.”

Zafer Partisi Genel Başkanının bu açıklaması  üzerine  Diyanet İşleri Başkanlığı da, Ümit Özdağ’ı provokatörlükle itham etmişti.

Cuma hutbelerinde ATATÜRK’E hiç yer verilmemesi sebebiyle kamuoyunda büyük tepki toplayan Diyanet İşleri Başkanlığı kendisini aklamak için olacak 30 Ağustos Zafer Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Mesajında: "Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını ve bu toprakları vatan haline getiren ecdadımızı, şükran ve minnetle yâd ediyoruz" demek mecburiyetinde kaldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayınlanan 30 Ağustos Zafer Bayramı Mesajını, kurucusu MUSTAFA KEMAL PAŞA olan bu kurumun ATATÜRK’ÜN adına ilk defa yer vermesi dolayısıyla aynen okuyucularımızın dikkatlerine sunuyoruz:

"Her yıl ağustos ayında, nice zaferlere şahitlik etmiş bir millet olarak, tarihimize damga vuran kahramanlıkları yeniden hatırlarız. Bu sene 100'üncü yılını kutladığımız 30 Ağustos Zaferi de büyük kahramanların öncülüğünde, güçlü ve kararlı bir ordu ile milletimizin; inancı, vatanı, değerleri ve özgürlüğü uğruna ortaya koyduğu onurlu bir mücadelenin adıdır. 30 Ağustos Zaferi; asil milletimizin asla esir edilemeyeceğini, özgürlüğümüzü simgeleyen ay yıldızlı bayrağı­mızın gönderden asla indirilemeyeceğini ve asırlardır gök kubbemizde yankılanan ezan seslerinin asla susturulamayacağını bütün cihana ilan eden yeniden diriliş fermanıdır. Bu büyük zaferin elde edilmesinde milletimizin en büyük dayanağı ve gücü ise şüphesiz ki, Allah'a olan sarsılmaz imanı, esareti asla kabul etmeyen üstün karakteri, mukaddesatı uğruna mücadele etmeyi en büyük şeref sayan güçlü inancı olmuştur.

30 Ağustos Zaferi ayrıca milletimizin yeni hedeflere doğru kararlı adımlarla yürümesinin bir ifadesidir. Zira aziz milletimiz; inancı, ülkesi ve devletinin bekası için canıyla-malıyla fedakârlık yapmasını, bu uğurda tek bir yürek olarak kenetlenmesini her zaman bilmiştir. Unutmamak gerekir ki zaferlerle dolu tarihimizi gururla anmamızı anlamlı kılan, ondan gerekli dersleri çıkarabilmektir. 30 Ağustos Zaferi de elbette bugüne ve geleceğe dair bizlere oldukça önemli görev ve sorumluluklar yüklemektedir. Bu meyanda, birlik ve beraberlik duygularını pekiştirerek ortak değerlerimiz etrafında kenetlenmek, her daim milletimizin huzur ve refahı için çalışmak, bu cennet vatanda yaşayan bizler için düne, bugüne ve yarına karşı en büyük sorumluluk kabul edilmelidir. Bu vesileyle CUMHURİYETİMİZİN KURUCUSU, BAŞKOMUTAN GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK BAŞTA OLMAK ÜZERE, istiklal mücadelemizin bütün kahramanlarını ve bu toprakları vatan haline getiren ecdadımızı, şükran ve minnetle yâd ediyoruz. Geçmişten bugüne dinimiz, vatanımız, milletimiz, ezan ve bayrağımız, istiklal ve istikbalimiz için canlarını feda eden tüm şehitlerimize ve ahirete irtihal eden gazilerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Aziz milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı kutlu olsun. Yüce Allah, birliğimizi ve dirliğimizi muhafaza buyursun, daim kılsın. Bu güzel vatanda ilelebet özgürce ve kardeşçe yaşamayı bizlere nasip etsin."

NOT: Gazetemizin 27 Ağustos 2022 tarihli sayısında yine bu sütunlarda “CUMA HUTBESİNDE ATATÜRK DE, ALPARSLAN DA YOKTU” başlıklı, aynı konuya dikkatleri çeken bir yorum yazımız vardı.

Bu vesile ile Büyük Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramını bir kere daha kutluyor, başta BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE SİLAH ARKADAŞLARI OLMAK ÜZERE BÜTÜN ŞEHİTLERİMİZE VE GAZİLERİMİZE YÜCE ALLAH’TAN RAHMETLER DİLİYORUM.

Biz yaştakiler, Kıbrıs Barış harekâtını dün gibi hatırlarlar. Hem, öyle tarihi günleri dolu-dolu yaşayıp unutmak hiç mümkün olabilir mi. 20 Temmuz 1974 sabahı radyolarını açanlar, Türk uçaklarının Kıbrıs Rum kesimine bombalar yağdırdığının haberini veriyorlardı. Radyolarda milli marşlar çalınmakta ve vatandaşlar başlatılan harekâtla ilgili bilgilendirilmekteydi.

Türk askerlerinin Kıbrıs’a çıkarma yapmaları haçlı ittifakını harekete geçirmişti. Birleşmiş Milletler toplanarak acil kararlar almış, Cenevre’de peş-peşe konferanslar düzenlenmekteydi. Yunan ve Rum tarafının amacı zaman kazanmaktı. Dünya kamuoyunu aldatmak için büyük çaba içine girmişlerdi. İşlerin sarpa saracağı anlaşılınca 14 Ağustos günü ikinci barış harekâtı başlatıldı. Böylece, Ada’daki Türk unsurun yaşam hakkı garanti altına alındı.

1974 yılında iktidarda CHP ve MSP koalisyonu vardı. Başbakan Merhum Bülent Ecevit’ti. Başbakan Yardımcısı da Merhum Necmettin Erbakan’dı. Kıbrıs’a yapılan çıkarmaya “BARIŞ HAREKÂTI” adı verilmişti. Vurgulanmak istenen, Kıbrıs’a yapılan çıkarmanın, Adaya barış ve huzur getirilmesine yönelik bir hareket olduğuydu.

“1 Eylül Dünya Barış Günü” dolayısıyla düzenlenen etkinlikler nedense bana Kıbrıs Barış Harekâtını anımsatmakta. Demek oluyor ki, kalıcı barış için bazen SAVAŞ YAPMAK bile zorunlu hale gelebiliyordu. 1974’te Türkiye, Kıbrıs’taki duruma müdahale etmeseydi, büyük bir ihtimalle hala Ada’da kan dökülüyor olacaktı. Amma görüldüğü gibi, 1974 barış harekâtlarından bu yana Kıbrıs’ta akan kanlar durmuş bulunuyor. Ne Türk kanı akıyor, ne Rum kanı…

Tabii, adanın bu durumundan rahatsız olanlar yok değil. 1974 yılında askeri müdahaleyle elde edilen kazanımlardan vazgeçilmesi yolunda Türkiye’ye dolaylı olarak ve devamlı baskılar uygulandığı bir gerçek. Hatta Avrupa Birliğine alınmayışımızın sebepleri arasında, Kıbrıs’taki durumumuzun da etkili olduğu bilinmekte. Haçlı ruhu taassubuyla Avrupa Birliği ülkeleri, Kıbrıs’taki askerlerimizi geri çekmemizi bile açık bir şekilde istemektedirler. Tabii, öyle bir şey olsa, 40 yıla yakın süreden beri Adada durmuş olan kanlar yeniden akmağa başlayacaktır.

Diyeceğimiz şu ki, BARIŞ İÇİN, BAZEN DE SAVAŞMANIN GEREKLİ OLABİLECEĞİNİ ASLA AKILLARDAN ÇIKARMAYALIM! Hem, Ziya Paşa terkip-i bendinde ne güzel söylemiş:

“Nush ile uslanmayanı etmeli tekdir

Tekdir ile uslanmayanın hakkı kötektir”

TAŞLAMA

BAYRAMLARI İÇİMİZ

BURUK KUTLAMAKTAYIZ

NELER OLUYOR NELER

ŞAŞIRIP KALMAKTAYIZ

BU ÜLKEYE YENİDEN

BİR ATATÜRK GEREKLİ

HER ASRA MÜHÜR VURAN

BİR KAHRAMAN VAR BELLİ

ANALAR HER NEDENSE

LİDERLER DOĞURMUYOR

BUNDAN KAHT-I RİCAL VAR

ADAM PEK BULUNMUYOR

BU KAHT-I RİCAL YETER

BİR KURTARICI GEREK

ÜMİDİM VARDIR BENİM

BUGÜN YARIN GELECEK

VAZGEÇİLMEZ SANANLAR

VARDIR KENDİLERİNİ

MEZARLIKLAR DOLUDUR

MİLYARLAR ONLAR GİBİ

HER DEVRİN RİCALLERİ

DEĞİŞİKTİR ELBETTE

KİMLER-KİMLER GEÇTİLER

UNUTULDU HEPSİ DE

TARİHE MÜHÜR VURAN

KAHRAMANLAR VAR ELBET

ANILANLAR ONLARDIR

ELBET EBET-MÜEBBET

OSMANLI’DA FATİH VAR

SELİM VAR, SÜLEYMAN VAR

TÜRKİYE’DE TEK OLAN

ATATÜRK’TÜR O KADAR

YAZIYI PAYLAŞ!