HDP Siirt İl Örgütünden Kobane Davası Açıklaması!

HDP Siirt İl Örgütü, Sincan Cezaevi'nde devam eden ve Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ dahil 108 kişinin yargılandığı Kobane Davası'nın 12. duruşması nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

PAYLAŞ
TAKİP ET Google News ile Takip Et
Artı Siirt Haber - Akif Özalp

Halkların Demokratik Partisi Siirt İl Örgütü, Kobanî Davasının 12. duruması nedeniyle bir basın açıklaması yaptı.

HDP Siirt İl Binası Konferans salonun gerçekleştirilen etkinliğe, HDP Siirt Milletvekili Sıddık Taş, DHP PM üyesi Serdar Batur, HDP Siirt İl Eş Başkanları Mehmet Jaysi, Hatice Tay, KESK Şubele Plartformu Siirt Şue Başkanı Selahattin Talu, Kesk Üyeleri ve çok sayıda HDP'li katıldı.

Basın açıklamasında konuşan HDP Siirt İl Eş Başkanı Hatice Tay, "Kobanî Kumpas Davası,  DAİŞ çetelerine karşı Kürt halkının destansı direnişine tahammül edemeyen AKP-MHP faşist iktidarının yargı eliyle Kürtlerden intikam alma davası ve aynı zamanda HDP’nin kapatılması için gerekçe haline getirilen operasyonlar zincirinin bir halkasıdır." dedi.

"Tarihe hukuk skandalı olarak geçecek olan davanın bir amacı da partimizi ne alanlarda ne de seçim sandıklarında geriletmeyen iktidarın yargı eliyle bizi tasfiye etme girişimidir." ifadelerini kullanan tay açıklamasının devamında ise şunları söyledi:

"Bu dava, HDP fikriyatının toplumsallaşmasının önüne geçemeyen iktidarın bu ülkenin geleceğine karşı yürüttüğü bir saldırı ve umudu kırma girişimidir. Dava sürecinde yargılanan yoldaşlarımıza baktığımızda yargılananların kişiler değil bir fikriyat olduğu net olarak ortaya çıkmaktadır. Kürt özgürlük mücadelesi ve sol sosyalist mücadelenin kadrolarının aynı davadan yargılanması bunun en bariz göstergesidir. 

Bu davanın hem halklar hem de hukuk nezdinde hiçbir meşruiyeti yoktur. Bunu bulunduğumuz her yerde anlatmaya ve savunmaya devam edeceğiz. Nitekim davanın seyrine bakıldığında daiktidarın bile izah etmekte zorlandığı ve skandallar silsilesine dönüşen bu davanın tamamen siyasi talimatlarla yürütüldüğü net olarak ortaya çıkmaktadır.

DAİŞ’in Kobanî‘ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim’de gerçekleştirilen protesto gösterileri gerekçe gösterilerek açılan ve aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile birlikte MYK üyelerimizin de bulunduğu 108 arkadaşımız duruşma salonlarını bir yargılanma alanı olmaktan çıkarmış ve bizzat AKP-MHP iktidarının yargılandığı bir irade sahasına dönüştürmüşlerdir. 

6 Yıl 3 Ay Geçtikten Sonra Dava Açıldı

Başından beri “gizli tanık” ların çelişkili beyanları ile müştekilerin şikâyetçi olmaması ve mahkeme üyelerinin suç örgütleriyle olan ilişkisinin ortaya çıkması bu davanın bir kumpas davası olduğunu açıkça ortaya çıkarmaktadır. Binlerce sayfalık göstermelik iddialardan oluşan suçlamaların hukukçularımız tarafından her aşamada çürütülmesi davanın bir yıl içinde çökmesini sağlamıştır.

Olayların üzerinden 6 yıl 3 ay geçtikten sonra davanın açılmış olması bu davanın baştan aşağı siyasi bir operasyonun parçası olduğunu göstermektedir. Bu gün yaşanan bütün yapısal krizlerin bizzat kaynağı olan mevcut iktidar, çöküşünü geciktirmek için partimizi kriminalize etmeye çalışmakta ve ülkenin bekası yalanına sarılmaktadır. 

Davanın bugüne kadar ki sürecinde yaşanan hukuksuzlukları bulunduğumuz her yerde teşhir ettik ve etmeye devam ediyoruz. Bugüne kadar dosya için özel olarak görevlendirilen 8 savcı görevden alınmıştır.

Savcılar tarafından hazırlanan imzasız bir liste kapsamında dosyanın hiçbir aşamasında şüpheli olarak geçmeyen 90 kişi hakkında haksız ve hukuksuz bir şekilde soruşturma başlatılmıştır.  

Dosyalarda unutulan gizli bilgi notlarında 7 milletvekili arkadaşımız hakkında her türlü hukuksuzlukla yargılanabileceklerine dair bilgiler yer almıştır. Dosya içinde unutulan bilgilerde bu davanın halkların umudu olan partimiz HDP’ye dönük kapatma davasının gerekçesi olacağı belirtilmiştir. 

Mahkeme heyeti, AİHM Büyük Dairenin Selahattin Demirtaş’ın “Kobanî için yapılan çağrılar şiddet çağrısı değil” kararından hemen sonra bir hamle daha gerçekleştirerek Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş hakkında mükerrer tutuklama kararı vererek intikam siyasetine devam etmiştir. AİHM kararının devamında “HDP Genel Merkezi tarafından yapılan çağrılarla meydana gelen olaylar arasında nedensellik bağı bulunmadığı, söz konusu çağrıların ifade özgürlüğü kapsamında kaldığı” belirtilmiştir. 

Dava Hukuksuzluklarla Başladı

AKP-MHP iktidarının talimatlarıyla çalışan Emniyet Güvenlik Daire Başkanlığı,  TEM ve Milli Güvenlik Kurulu’nun ortak kurduğu kumpas davasında uydurma iddianameler ve gizli tanık beyanları iddianamenin gerekçesini oluşturmuştur. 3 bin 530 sayfa ve 324 klasörden oluşan iddianameyi bir hafta gibi kısa bir sürede kabul eden mahkeme heyetinin iddianameyi baştan sona okumadığı mantıksal bir sonuç olarak ortaya çıkmıştır. 

Davanın ilk başladığı gün, 3 ayrı yerde kontrol noktaları kurulmuş, 100 avukat duruşma salonunda yer olmadığı gerekçesi ile salona alınmamıştır. Avukatlar ve yargılanan arkadaşlarımız mahkeme heyetini protesto etmiştir. Mahkeme başkanı avukatların protesto gösterisine karşı avukatları salondan atmakla tehdit ederek talimatla çalıştığını göstermiştir. Yine Meclis grubumuzla birlikte davayı takip etmeye gelen halkın açıklama yapmasına engel olunurken ellerinde bayraklarla HDP’yi protesto etmeye gelen grubun açıklama yapmasına izin verilmiştir. Arkadaşlarımızın defalarca reddi hakim talebi geri çevrilmiştir. 

Delil Bulamayan Savcılar Gizli/Açık Tanık Arayışına Girdi 

Hukuka uygun maddi delil bulamayan savcının, iddialarına gerekçe bulmak için gizli/açık tanık arayışına çıktığı dosyadan gizlilik kararı kaldırıldıktan sonra açığa çıkmıştır. Dosyada adları geçen bütün gizli ve açık tanıklara ne şekilde ulaşıldığına dair soruşturma dosyasında tek bir evrak bile bulunmamıştır. 

Soruşturması farklı kentlerde olan açık ve gizli tanıkların dosyasına Ankara Cumhuriyet Savcısı Ahmet Altun yetkisi olmamasına rağmen kanunsuz bir biçimde fiilen el koymuştur.  Tanık ifadelerinin hepsi mahkemeye gönderilmemiştir.

Farklı tarihlerde alınan tanık beyanlarının imla hatalarına kadar aynı olduğu devam eden duruşmalarda avukatlarımız tarafından açığa çıkarılmıştır. 

Gizli tanıkların bir kısmı, Emniyet Müdürlüğü’nde alınan ve iddianameye konulan ifadelerini kabul etmemişlerdir.

Mahkeme tarafından iddianamenin temelini oluşturan açık ve gizli tanıklar dışında, 6-8 Ekim eylemlerinde yer alan, hakkında soruşturma açılan ya da daha önce farklı tarihlerde emniyetlerde ifadesi bulunan kişiler de tanık olarak salonda dinlenmiş ancak bundan da bir sonuç alınamamıştır. Tanıklar mahkemede siyasetçilerden çağrı almadıklarını, protestolarda şiddet olaylarının gerçekleşmediğini, DAİŞ'i protesto etmenin hak olduğunu, valiliklerin gösterdiği yerlerde açıklamalar yaptıklarını söyleyerek siyasetçilerin tahliyelerini talep etmiştir. 

Davaya dair hazırlanan iddianamede 2 bin 676 isim mağdur-müşteki sıfatıyla yer almış ancak bunlardan sadece 225 kişi şikâyetçi olduğunu beyan etmiştir. 

Siyasetçilerimizin savunmalarından etkilenen ve ifadesini geri alan tanıklar olmuştur.

Duruşma Heyetinin Başkanı Suç Örgütüne Üye Olma Gerekçesi İle Görevden alındı

Daha önce HSK tarafından özel görevlendirilen duruşma heyeti başkanı Bahtiyar Çolak, HSK’nın 4 Kasım 2021 kararıyla Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi başkanlığından alındı ve yeni bir görev yeri verilmedi. 23 Mart 2022 tarihinde “Derin devletin ticari istihbarat ayağı” olarak adlandıran “Atadedeler” örgütüne yönelik başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Avukatlar tarafından defalarca reddedilen Bahtiyar Çolak vakası bile kumpas davasının hangi kirli eller tarafından yürütüldüğünü göstermiştir. 

Siyasetçilerimizin Tahliyelerine Engel Gerekçeler

Yıldıray Kaya başkanlığındaki heyet Selahattin Demirtaş’a ilişkin tutukluluğun devamı gerekçesinde, “Serbest bırakıldıktan sonra adaletin iyi idaresine zarar verecek tarzda önlemler alabilecek olma tehlikesi mevcuttur” şeklinde bir gerekçe sunmuştur. Yine tutuklu siyasetçi Zeynep Ölbeci hakkında verilen tutuk devam gerekçesinde “bekâr” olmasının “örgüt üyesi” olduğuna işaret ettiği şeklinde bir skandal gerekçe öne sürülmüştür. Kumpas davası kapsamında rehin alınan kadın siyasetçilerimiz erkek egemen iktidarı ve yargısının kadın düşmanı politikalarını duruşma salonlarında büyük bir kararlılıkla yargılamışlardır. 

Her yönüyle çöken bu davadan sonra iktidarın talimatıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Kumpas davasının ikinci aşamasına geçilerek“Kobanî Soruşturması” kapsamında 91 kişi hakkında gözaltı kararı verilmiş 48 kişi gözaltına alınmıştır. 

Bizler bu kumpas davasının ne insani, ne vicdani, ne hukuksal ne de ahlaksal olarak hiçbir meşruluğunun olmadığını açıkça ilan ediyoruz! Yıllardır partimiz başta olmak üzere toplumsal muhalefet dinamiklerine karşı yargıyı şiddetti önleyen değil bizzat şiddeti üreten bir mekanizmaya dönüştüren siyasi iktidara karşı tek bir sözümüz vardır: Bizlere karşı bir şiddet aygıtına dönüştürdüğünüz yargı kurumlarınızın verdiği hiçbir karar bizi mücadelemizden ve haklılığımızda geriye düşürmeyecektir. Bizleri göstermelik iddialarla tarihten silmeye çalışanlara karşı tek bir sözümüz var: Dönün ve direniş tarihimize bir kez daha bakın! Ve bir dönemler yargıyı tamamıyla kendine bağlayan Saddam Hüseyin’in mahkeme heyetine ‘adil yargılanmak istiyorum’ dediği zaman mahkeme başkanının 'seni, senin çıkardığın yasalarla yargılıyoruz' dediğini unutmayın!"

Daha sonra basın açıklamasın da konuşan HDP Parti Meclis Üyesi Serdar Batur , Kobane davasının bir siyasi karar olduğunu söyledi.

Ardından söz alan HDP Siirt Milletvekili Sıddık Taş'ta, "HDP'ye yönelik devaların halkı sindirmeye yönelik bir siyasi  karar olduğunu belirti.

Basın açıklaması yapılan konuşmaların ardından, 1 saatlik nöbet eyleminin ardından sona erdi.

 

 

HABERİ PAYLAŞ:
BUNLARA DA BAKIN